Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
AR-GE odaklı bir sektörle karşı karşıyayız

Gıda sektörünün gerçekleştirdiği büyük atılımın teknolojiye yapılan yatırımlardan kaynaklandığını belirten İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı C.Tanıl Küçük, “Türk Patent Enstitüsü verilerine göre,  patent başvuruları içinde en yüksek oran yüzde 27,03 ile makine sektörüne ait. Bütün bu veriler, gıda ve ambalaj makinelerini de içeren makine imalat sektörünün yeni teknoloji arayışı içinde  Ar-Ge odaklı  bir  sektör olduğuna işaret ediyor” dedi.   

 




tanil_kucuk.jpg

Ülkemizde gıda ve ambalaj makineleri sanayinin içinde bulunduğu durumu ve kullanılan teknolojiyi özetler misiniz?

Türk gıda sektörü son yıllarda büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. Gıda sektörümüz, ulaştığı yüksek kalite standartları ile tüm dünyaya ihracat yapmakta ve hem yurt içi hem de yurt dışı pazarlarda başarı ile rekabet edebiliyor.  Bu başarıda, yüksek kalite standartlarına, uzman iş gücüne, gıda sağlığı ve hijyen uygulamalarına ve belki de en önemlisi, teknolojiye yapılan yatırımlar önemli rol oynadı. Gıda işleme teknikleri her geçen gün gelişiyor. Bu tekniklere göre üretim yapabilecek yeni teknolojili makine ihtiyacı da artıyor. Gıda sanayi makine sektörümüz elle kullanılabilen temel modellerin yanı sıra yüksek teknolojili, otomatik makineler ve ekipmanlar üretebiliyor.

Gıda ve ambalaj sanayi makinelerinin üretim ve ihracatındaki düzenli artış her iki sektörümüzün de sürekli bir gelişme içinde olduğunu gösteriyor. Dünya genelinde ihracat ve ithalat verilerinden faydalanılarak hazırlanan “İhracat Uzmanlaşma Endeksi” dünya pazarlarındaki gelişmeleri ve ülkelerin rekabet gücünü ortaya koyması açısından önemli. Avrupa Birliği’nin makine sektörüne yönelik ihracatta uzmanlaşma verilerine göre Türk gıda, içecek ve tütün işleme makinaları sektörü ABD, Japonya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerin önünde yer alıyor. Bu da sektörün gelişmiş AB ülkeleri, ABD ve Çin’e kıyasla önemli bir rekabet üstünlüğüne ve ihracat potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.  Sektörün rekabet gücü ve geleceği açısından çok önemli bir gösterge de Ar-Ge faaliyetleri. Makine sektörünün 2010 yılı Ar-Ge harcaması 171,1 milyon ABD Doları olurken, Ar-Ge harcamaları açısından imalat sanayi sektörleri içinde dördüncü sırada yer alıyor. Ayrıca, Türk Patent Enstitüsü verilerine göre, 2000-2007 yılları arasında yapılan patent başvuruları içinde en yüksek oran yüzde 27,03 ile makine sektörüne ait. Bütün bu veriler, gıda ve ambalaj makinelerini de içeren makine imalat sektörünün yeni teknoloji arayışı içinde  Ar-Ge odaklı  bir  sektör olduğuna işaret ediyor.    

 

Rekabet üstünlüğüne sahibiz

Gıda makineleri sektöründe ihracatın ithalatı karşılama oranını değerlendirir misiniz?

Ülkemizin gıda sanayi makinelerine ait dış ticaret verilerine baktığımızda, 2009 yılına kadar ihracatın ithalatı karşılama oranının arttığını ancak 2009 yılından sonra bu oranın azalma eğilimine girdiğini, dış ticaret açığının arttığını görüyoruz. Oysa, Avrupa Birliği’nin “İhracatta Uzmanlaşma” verilerine göre Türk gıda, içecek ve tütün işleme makineleri sektörü, gelişmiş Avrupa ülkeleri, ABD ve Çin’e karşı önemli bir rekabet üstünlüğüne sahip. Bu da sektörün mevcuttan çok daha fazla ihracat potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.

 

İç pazara yönelik üretim yapılıyor 

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Şubat 2011’de yayınladığı 2011-2014 Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı dokümanında, makine sektöründeki üreticilerin yalnızca yüzde 25’inin satışları içinde ihracatın payının yüzde 50’den fazla olduğu belirtiliyor. Bu da sektörün halen iç pazar odaklı üretim yapmakta olduğunu gösteriyor.  Makine sektörümüzün küresel pazarlara daha fazla açılabilmesi için teknolojinin takibi, yenlikçilik,  kalite, verimlilik ve maliyet düşürücü çalışmalara ağırlık vermesi gerekiyor.  Sektörün en önemli sorunlarından biri de ihracata yönelik finansman sıkıntısı. Rakip ülkelerin kendi ihracatçılarına sağladığı uzun vadeli ve düşük faizli satıcı kredileri nedeniyle Türk makine imalat sanayi gerek iç pazarda gerekse dış pazarlarda sorunlarla karşılaşıyor. Rekabetteki bu olumsuz faktörün ortadan kalkması için makine ve teçhizat için en az rakip ülkelerin sunduğu şartlarda kredi imkanları sağlanmalı.  

 

İthalatı sınırlayarak gelişimi sağlayamayız

Gıda sanayinde ikinci el makine kullanımı ne orandadır ve bu durum hangi sıkıntılara sebep olabilir?

Ülkemizde kullanılmış ve yenileştirilmiş makine ithalatına ilişkin denetim ve yaş tespiti uygulaması 2010 yılına kadar Odalar tarafından gerçekleştirilirken 2010 yılından itibaren Ekonomi Bakanlığı tarafından yapılmaya başlandı. Yapılan yeni düzenleme kapsamında, yerli veya yeterli üretimi olmayan makineler izin alınmadan ithal edilebilirken, yerli üretimi olan makineler için ise Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü’nden ithalat izni alınması gerekiyor.  İkinci el gıda makineleri de izin alınması gereken makineler kapsamında. Odamızın kullanılmış makine ithalatına yönelik yaş tespiti uygulaması yaptığı son yıl olan 2009 yılı verilerine göre kullanılmış makine ithalatı içinde gıda makineleri çok küçük bir yer tutuyor. Sektörde ikinci el ithal makine kullanımının artması, yedek parça temininde yaşanabilecek güçlükler ve bakım maliyetlerinin yüksekliği gibi nedenlerle imalatta verim düşüklüğüne neden olabilir. Bu artışın ayrıca makine sektörümüzün bu alandaki gelişimini olumsuz etkileyebileceği görüşü de ifade ediliyor. Ancak, şurası bir gerçek ki, makine sektöründeki gelişmeyi yalnızca ithalata sınırlama getirerek sağlamak mümkün değil.  Yarattığı katma değer ile ekonomik büyümeye çok önemli katkıda bulunan makine sektörünün rakip ülkelere göre zayıf yönleri iyileştirilerek, rekabet gücü geliştirilmeli.

 

Ülkemizdeki gıda sektörünün teknolojisini göz önüne alarak mevcut durumunu değerlendirir misiniz?

Gıda sanayinin ana hammaddesini tarımsal ürünler oluşturduğu için, sektörün yapısı ve gelişimiyle ülke tarımı arasında çok yakın ve doğrudan bir etkileşim bulunuyor. Tarım sektörünün yapısal sorunları ve bunların sektöre yansımaları, kaliteli, sürekli, yeterli, rekabetçi fiyatla standart hammadde teminindeki sorunlar, kayıt dışılık ve kayıt dışılığın yarattığı haksız rekabet, gıda denetimi ve güvenliği, Türk gıda sanayinin önemle ele alınması gereken temel sorunlar. Bu amaçla, öncelikle AB ile uyumlu ve sanayi ile bütünleşecek bir tarım vizyonu ve tarım sektöründe verimliliğinin artırılması büyük önem taşıyor.  Toprak olarak bizden çok daha küçük olan Hollanda’nın 2011 yılına ait 12,4 milyar Euroluk meyve-sebze ihracatının ülkemizin 4,8 milyar Euroluk tarımsal ihracatının yaklaşık 2,5 katı olması verimliliğe bir örnek olarak verilebilir. Öte yandan, rekabet koşullarındaki pek çok dezavantajına karşın Türkiye gıda sanayi, gıda teknolojisinde kaydedilen gelişmeler sonucunda doğrudan ihracata yönelik üretim yaparak uluslararası piyasalarda önemli bir konuma ulaşmış durumda. Türk gıda sanayi bugün dünyanın en büyük ithalatçısı ve ihracatçısı konumunda olan Avrupa Birliği’nin 8. büyük tedarikçisi konumunda. Türkiye’nin ihracat yaptığı ilk 10 ülke arasında Almanya, Hollanda, Fransa ve İtalya gibi gıda üretiminde dünyada önde gelen AB üyeleri yer almaktadır.

AB’nin gıda alanındaki en öncelikli konusu “Çiftlikten Çatala” kadar güvenli ve kaliteli gıda teminini sağlamayı amaçlayan gıda güvenliği ve denetimi.  Ülkemizde 27 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi Ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun gıda mevzuatımızın AB ile uyumunu sağlamaya yönelik en önemli düzenleme. Bu yasa, “Çiftlikten Çatala” gıda güvenliği yaklaşımı doğrultusunda izlenebilirlik kavramını dahil etmesi, tüketicinin bilgilendirilmesi, bildirim sistemi ve risk analizi gibi yeni unsurlar getirmesi açısından büyük önem taşıyor.    

 

İSO yapılması gerekenleri belirledi

İstanbul Sanayi Odası tarafından hazırlanan Makine İmalat Sanayi Sektör Raporu’nda, sektörün rekabet gücünün geliştirilmesi için yapılması gerekenler; sektörün ihtiyaçlarına cevap veren insan kaynağının sağlanması, rekabetçi finansman olanaklarının getirilmesi, sektöre özgü destekleme politikalarının oluşturulması, etkin pazarlama ve iletişim stratejilerinin kullanılması, müşteriye özgü, yenilikçi ve yüksek kalitede üretim yapılması, kurumlar arası işbirliklerinin geliştirilmesi ve işletmelerde verimliliğin artırılması olarak belirlendi.