Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Makarna sektörü hammaddede dışa bağımlı hale geldi

ABD’nin Türk makarnasına uyguladığı yüksek anti-damping ve telafi edici vergilerin kaldırılması amacıyla bu ülke nezdinde çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını belirten Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği (TMSD) Murat Bozkurt, “Geçmişte 40 bin tona kadar ulaştığımız bu önemli ihracat pazarında, önümüze konmuş haksız vergilerin kaldırılmasını sağlayarak ülkeye katkımızı daha üst boyutta sürdürmek istiyoruz” dedi.




murat_bozkurt_makarnaTürk makarna sektörü, son 10 yıla yayılan hızlı büyümesiyle dünyanın sayılı 5 makarna üreticisi arasına girmekle kalmayıp, İtalya’nın ardından ikinci büyük makarna ihracatçısı konumuna da yükseldi. Yurtiçi makarna tüketimi bir türlü arzulanan seviyeye yükselmeyince, kurduğu kapasiteyi atıl kalmaktan kurtaracak çareleri dış pazarlarda aramaya yönelen makarna sektörü, günümüz üretiminin yarısını dünyaya satarak ülkeye katkısını sürdürüyor. Sektörü oluşturan 25 üretici şirketi temsilen Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği (TMSD), ihracatta bir adım daha ileri gitme hedefiyle, Türk makarnası için ABD’de uygulanan yüksek anti-damping ve telafi edici vergileri gündemine aldı. TMSD Başkanı Murat Bozkurt, sektörün güncel durumu ve hedefleri hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Türkiye makarna sektörü, 2012 yılı sonunda genel büyüklükleri itibarıyla nasıl bir görünüm ortaya koydu?
Türkiye makarna sektörü olarak son 10 yıla yayılan büyük bir atakla üretim hacmi ve ihracatta önemli büyüklere ulaştık. Toplam üretimimiz 380 bin tondan 2011 yılında 852 bin tona ve en nihayet 2012’de de 1 milyon tona ulaşarak, ülkemizi makarna üreticisi ülkeler listesinde ilk 5’e taşıdı. Üretimde İtalya, ABD, Brezilya ve Rusya’nın ardından beşinci sırada yer alıyoruz. Dünya makarna ihracatında ise İtalya’nın ardından, 510 bin tona ulaşan ihracatımızla ikinci sırada yer alıyoruz. Dolayısıyla ürettiğinin yarısını dünya ülkelerine satarak ülke ekonomisine küçümsenmeyecek katkı yapan bir sektör haline geldik. 2012 yılındaki 510 bin tonluk ihracatın döviz cinsinden karşılığı 361.3 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

EN ÖNEMLİ İHRACAT PAZARLARIMIZ AFRİKA VE ASYA ÜLKELERİ
Ciddi bir büyüklüğe eriştiği görülen makarna ihracatının kompozisyonu hakkında bilgi verir misiniz? Son yıllarda Afrika’ya yapılan ihracat öne çıkıyor ve Asya gelişen bir pazar olarak kendini gösteriyordu. 2012 yılındaki gelişme ne yönde oldu?
Biliyorsunuz, makarna sektörü olarak bizim ihracata yönelmemizde etkili olan temel unsur, yurtiçi makarna tüketiminin üretimdeki artışa paralel gitmemesi olmuştu. 2012 yılı itibariyle de kurulu kapasitede 1,8 milyona ulaştık, ama bunun kullanılabilir kısmı 1,2 milyon tondur. Dolayısıyla neredeyse tüm sektörlerin ortak derdi olan bu sıkıntıyı ihracatla aşmayı kendimize hedef olarak koymuştuk. İhracatta bugün ulaştığımız noktayı ona borçluyuz. Halen sektörümüz için en önemli ihracat pazarları Afrika ülkeleri ve Asya’dır. 2012 yılında Afrika ülkelerine ihracatımız 295 bin tonu, Asya’ya ihracatımız ise 158 bin tonu buldu. Asya’da özellikle Japonya ve Çin’de büyük bir potansiyel olduğunu söylemeliyim. İstatistiklere baktığımızda Japonya’ya ihracatımızın son yıllarda büyük ivme kazandığını görebiliyor ve bunun önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Keza Çin de bizim için yükselişini sürdüren ve daha da büyük potansiyeller gördüğümüz pazarlar arasında öne çıkıyor. Aslında biliyorsunuz, 1990’lı yılların başında Amerika kıtası, ikinci yarısında ise Rusya ihracattaki ana pazarlarımız olarak görünmekteydi. Fakat önce ABD’de uygulanan anti-damping vergileri ve telafi edici vergiler, daha sonra da Rusya krizi nedeniyle oluşan olumsuz tablo karşısında sektör olarak yumurtaları tek sepete koymayıp ihracat pazarlarımızı çeşitlendirme çabasına giriştik. Şu an itibariyle Afrika’da çok ciddi bir pazar oluşturmuş durumdayız.  Asya pazarımız da hızla gelişiyor. Şu anda dünyada 140’tan fazla ülkeye ihracat yapıyoruz ve 10 yıllık bir süreçte ihracatımızı 14 kat artırdık. Bu başarıyı yakalamada ilgili kamu kurumlarıyla koordineli çalışmanın büyük yararını gördük. Bizimle kol kola yürüyen Toprak Mahsulleri Ofisi ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bu başarıyı yakalamamızda katkısı büyüktür.

Avrupa Birliği’nin uyguladığı 20 bin tonluk kota ve ABD’nin uyguladığı anti-damping vergisi nedeniyle buralara yönelik ihracatta oluşan sıkıntının aşılması için neler yapılabilir?
Gerçekten de ABD ve Avrupa’ya ihracatta çok önlerde değiliz. 2012 ihracat rakamları da bunu açıkça gösteriyor. Bunun temel nedeni, belirttiğiniz gibi ABD’de uygulanan anti-damping vergileri ve telafi edici vergiler ile Avrupa’daki miktar kotası. Bu konularda önümüz açılabilirse bu pazarlarda da çok başarılı olacağımızı düşünüyoruz. AB’nin 20 bin tonluk miktar kotasının kaldırılması için taleplerimiz devam etmektedir. Zira AB ülkeleri makarnada en büyük pazar konumunda; yıllık tüketimleri 3 milyon tonun üzerine çıkıyor ve her yıl 800 bin ton ithalat yapıyorlar. O nedenle miktar kotasının kaldırılması durumunda AB, sektörümüz için çok büyük bir pazar olacaktır. ABD de Türk makarna sektörü için oldukça önemli bir pazar. 1990’ların ilk yarısında ABD’ye 30-45 bin tonları bulan ihracatlarımız olmuştu. Sonraki yıllarda bu ülkede Türk makarnasına karşı başlatılan bir kampanya, inişli çıkışlı bir süreç sonunda anti-damping vergileri ve telafi edici vergi uygulamasını getirmiş, bu yüksek vergilerden dolayı ihracatımız tamamen durmuştu. İhracatımızın önünde vergilerle oluşturulmuş o engeli kaldırma yönünde somut bir adımı tüm makarna sektörümüz adına 2012 yılı sonlarına doğru atarak, ABD’de her beş yılda bir tekrarlanan “Sunset Review” (gözden geçirme) uygulamasını başlattık. Biliyorsunuz, bu tür uzlaşmazlıklarda ABD devleti her beş yılda bir soruşturma açılması hakkı tanıyor. Ağustos ayına doğru sonuçlanmasını beklediğimiz bu soruşturmada sektörümüz adına olumlu sonuç elde ederek ihracatımızın önünde duran bu engeli kaldırmak istiyoruz.

ABD’deki bu engelin ilk ortaya çıkışı, hayli karmaşık ve netameli bir kampanyaya dayanıyor. Kısaca hatırlayabilir miyiz?
Evet, 1990’lı yıllarda bu ülkeye olan ihracatımız yıllık 45 bin ton seviyesine ulaşmışken, bundan rahatsızlık duyan bir Amerikan firmasının başlattığı kampanya sonrası sıkıntılı bir döneme girilmişti. Aslen çikolata üreticisi olan (sonradan makarna işine de giren) bu firma, o yıllarda önce “Türk makarnasının durum buğdayından yapılmamış olduğunu” iddia ederek, Türkiye'den ithal ettiği makarnayı ABD'de pazarlayan iki firma aleyhine dava açmış, iddialarının doğru olmadığının ispatlanması üzerine dava Amerikan mahkemesince reddedilmişti. Ancak firma daha sonra yanına makarna üreticisi iki Amerikan firmasını daha alarak, Türk ve İtalyan makarnaları aleyhine anti-damping ve telafi edici vergi soruşturması açılması için ABD Ticaret Bakanlığı ve Uluslararası Ticaret Komisyonu'na başvurdu. Açılan soruşturmada Türk hükümetinin Gümrük ve Tarifeler Genel Anlaşması (GATT) kurallarına aykırı olarak ihracatçı firmalara birçok teşvik verdiği, dolayısıyla Türk makarnasının ABD’de maliyetinin altında satıldığı, o nedenle ABD’li makarna üreticilerinin satışlarının düştüğü, iç stoklarının arttığı iddiaları gündeme taşındı. Ve ne yazık ki, Türk makarnasının ABD pazarındaki payı %1’in altında olmasına, İtalya ile birlikte mütalaa edilerek ve üstelik iddia edilen Türkiye’deki teşvikler yürürlükten kalkmış olmasına rağmen, Türkiye’den yapılan makarna ithalatının Amerikan yerli sanayini zarara uğrattığı sonucuna varılarak, Türk makarnaları için anti-damping ve telafi edici vergilerin alınması kararlaştırıldı. Bu yüksek vergiler karşısında ABD'ye ihracatımız tamamen durmuştu. Daha sonra bazı üretici firmalarımız, ayrı ayrı Sunset Review” (gözden geçirme) başvurularıyla ABD Ticaret Bakanlığı'na müracaat ederek anti-damping vergisinin kaldırılması talebinde bulundular. Yapılan incelemeler sonucunda dört firmamızın talebi haklı görülerek anti damping vergisi indirilmişti. Aynı firmalarımız bilahare telafi edici vergilerin indirilmesi için de müracaatlarını yaptılar ve bu vergiler de indirildi. Bu firmalarımıza halihazırda toplam (anti damping vergisi ve telafi edici vergiler toplamı) %4-5 seviyelerinde vergi uygulanıyor. Buna rağmen ABD pazarının yeniden eski seviyesine yükseltilebilmesi için yoğun çaba ve zamana ihtiyaç var. Bunu 2012 ihracat verilerine baktığımızda da görebiliyoruz. Değil ABD, Amerika kıtasının tamamına yapılan ihracat bile 20 bin 433 ton gibi sınırlı bir düzeyde kalmış. İşte o yüzden dernek olarak başlattığımız “gözden geçirme” uygulamasında elde edilecek olumlu bir sonuç, haksız vergi uygulamalarının tümüyle kalkması ve bu pazarın yeniden açılması için önemli bir adım olacak…

HAMMADDE TEDARİKİNDE DIŞA BAĞIMLI HALE GELDİK
Hammadde tedarikinde herhangi bir sıkıntı yaşıyor musunuz? Makarnalık sert durum buğdayı temininin sorun alanı olmaktan kalıcı olarak çıkarılması için önerileriniz nelerdir?
Türkiye makarna sanayi, hammadde olarak dışa bağımlı hale gelmiştir. Önceki yıllarda Türkiye’de üretilen makarnalık buğday sektörün ihtiyacını karşılarken, son yıllarda buğday üretiminde makarna ihracatındaki hızlı artışa paralel artış olmadı. İlk defa 2011 yılında TMO, makarnalık buğdayda kalitedeki üretimi teşvik amacıyla alım baremlerinde değişikliğe ve iyileştirmeye gitti. Sertifikalı tohum kullanımı, üretimi ve dağıtımında yaygınlaşmayı teşvik eden uygulamanın son derece olumlu olduğunu düşünüyoruz. Diğer taraftan, makarnanın hammaddesi olan durum buğdayı, dünya standartlarına göre irmik kalitesi ve verimi itibariyle orta kalitede kabul edilmektedir. Yapılacak ıslah çalışmaları ve çiftçiye dağıtılacak tohumluk üretim programlarında konunun bu yönüyle dikkate alınması, ayrıca kaliteli üretimin sağlanması için “kalite üretim bölgeleri” belirlenerek, irmik verimi ve kalitesi yüksek ıslah edilmiş çeşitlerin bu bölgelerde çiftçiye dağıtılarak üretiminin yaptırılması, hem üreticiye hem sanayiciye, dolayısıyla ülke ekonomisine büyük yararlar sağlayacaktır.

Bildiğiniz gibi, makarnalık buğdayın hektara verimi ekmeklik buğdaylara nazaran daha düşüktür, üretimi de daha zordur. Geçmişte makarnalık buğday ve ekmeklik buğday arasındaki parite %25’ler seviyesinde iken, bugün bu parite %8-10 seviyesine gelmiş durumda. Onun içindir ki, ülkemizde ekim alanları gittikçe daralıyor ve sektörün hammadde ihtiyacını giderek daha büyük oranda ithalatla karşılama endişesi de büyüyor. Halihazırda Türkiye’deki tüm makarna fabrikaları üretimleri için gerekli irmiği kendileri üretiyorlar. Avrupa ve ABD’deki üreticiler arasında fazlaca yaygın olmayan bu sistem, Türk üreticilerine öncelikle düşük maliyet, standardizasyon, araştırma-geliştirme ve yüksek kalite gibi avantajlar sağlıyor.

Makarna ile ilgili özlü bir sözle noktalayalım, desek?
Özlü olarak şunu söyleyebilirim: Misafirinize sunulabileceğiniz ana yemeklerden biridir. Son derece sağlıklıdır. Durum buğdayından elde edilen irmik ile suyun karışımından ibarettir, hiçbir katkı maddesi içermez. Gördüğü ısıl işlem nedeniyle şişmanlatmaz, hatta şişmanlatamaz.

KAYITDIŞILIK SEKTÖRÜN DEĞİL ÜLKENİN SORUNU
Kayıtdışılığın sektörel bir sorundan ziyade ülkesel bir sorun olduğunu ifade eden Murat Bozkurt, “Devlet ilgili kurumlarının bu konuya daha fazla eğilmeli, çapraz kontroller (elektrik, doğal gaz, hammadde kullanımları) detaylı yapılmalı ve bununla ilgili cezalar da gerçekten caydırıcı olmalı. Atıl kapasitenin değerlendirilmesinin ise tek yolu var: Türkiye’de makarna tüketiminin artırılması” diye konuştu.