Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Bakliyatta çıkış yolu Milli Tarım Projesi’nde

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çalışmaları yürütülen Türkiye Milli Tarım Destekleme Modeli’nin bakliyat üretim artışının ivme kazanmasına vesile olacak önemli bir fırsat olduğunu belirten PAKDER Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Aral, yapılacak çalışmaların kendine yeterlilik ve ihracat artışı sağlayacağını söylüyor.
 




Bakliyat görseliTarım Ürünleri Hububat, Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği  (PAKDER) Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Aral, Türkiye’de bakliyat ve pirinç pazarının 2017 yılı sonunda 8 milyar liralık büyüklüğe ulaşacağını açıkladı. Bakliyat pazarının 5 milyar TL, pirinç sektörünün cirosunun ise 3 milyar lira civarında seyrettiğini anlatan Aral, yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlandığını belirtti.
 
2017 yılında nohut üretiminin düşüş gösterdiğini kaydeden İsmet Aral, bunun nedeni olarak iklim ve hava şartlarının kurak geçmesini ve buna bağlı olarak tanelerde büyüme veriminin az oluşmasını gösterdi. Daha çok iri nohut üretiminin azaldığını ifade eden Aral, “Fasulyede üretim geçen seneden daha az değildir. Kırmızı mercimekte üretim artmıştır. Yeşil mercimekte ise maalesef üretim artışı sağlanamamaktadır. Bu sebeple Kanada’dan ithalat devam etmektedir” dedi.
 
BAKLİYAT ÜRETİMİNİN AZALMA NEDENLERİ
Yıllar itibariyle üretimi gerileyen bakliyata önem verilmesi ve üretimin yıllık 2 milyon tonlara çıkarılması gerektiğini vurgulayan İsmet Aral, “Ülkemizin bakliyat üretimi ve ihracatının 1990’lı yılların başlarında en üst düzeyine ulaştığını söyleyebiliriz O yıllarda 750 bin ton ihracat gerçekleştirdiği dönemler oldu. Bugünkü cari fiyatlar ile yaklaşık 750 milyon dolar değerdedir. O yıllardaki üretim ve ihracat yapımız devam edebilseydi bugün bakliyat ihracatında 750 milyon doları konuşuyor olabilirdik. 1990'da 20 milyon dekar olan bakliyat ekim alanlarımız yüzde 65 azalarak bugün 7 milyon dekara gerilemiş, üretim ise yüzde 41 oranında düşmüştür” diye konuştu.  Üretim düşüşündeki birinci etken olarak; 1994 yılında TMO bakliyat alım desteğinin kesilmesi ve daha sonra bakliyat üretiminin yıllar itibariyle azalma eğilimine gitmesini belirten İsmet Aral, “Kanada ve ABD 1990’lı yıllardan sonra bakliyat üretimine çok önem vermeye başladı. Altyapı tohum ve toprak yapılarını hazırlayarak özellikle Kanada devleti yeşil mercimekte dünyanın bir numaralı üreticisi olmayı başardı. Yüksek verimi sonucu maliyet fiyatlarının bizlerden daha ucuz olmasıyla piyasada söz sahibi oldular. Bu da üretimimizin düşmesindeki iki faktördür” şeklinde konuştu. 
 
NELER YAPILIYOR VE NELER YAPILMALI?
Milli tarım politikası olarak açıklanan Havza Modeli’nin hayata geçirilmesini beklediklerini dile getiren PAKDER Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Aral, vakit kaybetmeden düğmeye basılması gerektiğini, bununla birlikte verimli tohum desteği verilerek çiftçilerin yönlendirilmesi gerektiğini aktardı. Aral, “Bu konu çok önem arz etmektedir. Milli projemizi her yönü ile destekliyoruz. Çünkü bakliyat üretimimizin ivme kazanmasına vesile olacak önemli bir fırsattır. Bakanlığımız ürüne desteği her sene açıklamaktadır. 2017 desteği kg’da 30 kuruş olmuştur. 2018’de bu desteğin artırılması gereklidir. Diğer taraftan devletimizin alternatif destek imkanlarıyla üretimin cazip hale getirilmesi sektör için hayati öneme sahiptir. Bakliyat üretimi hem çiftçilerimiz açısından, hem bölge insanı açısından, hem de komşularımıza lojistik kolaylığıyla ihracat şansımızdan dolayı temel bir tarım ürünümüzdür. Geçmiş kültürümüzün değeri ve sağlıklı ürünler olması sebebiyle  önemin her kesim tarafından algılaması önrm teşkil etmektedir. Pazarlama kanallarında bakliyat maalesef gerekli katma değerini sağlayamamakta ve kârsız iş yapılmaktadır. Sektörün en büyük sıkıntısı, gerekli kâr marjlarını oluşturamamasıdır. Rekabet pazarlama kanallarının son noktasına kadar çok ağır şekilde devam ediyor” dedi. 
 
Dünya nüfus artış hızı, küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri, ekilebilir tarım arazilerinin azalması gibi ana faktörler nedeniyle dünyanın gıda konusunda arz talep dengesizliği yaşama ihtimalinin büyük bir risk olabileceğinin bugünden görülebildiğini belirten İsmet Aral, “Bu süreçte Türkiye’nin değişen iklim şartlarına göre toprak yapısını gözeterek üretim planlaması yapılması gerekmektedir. Dünya nüfusu 2050 yılında 9,5 milyar kişiye ulaşacak, buna göre de gıda talebi en az %50 artacak. Tarım ve gıdanın gelecekteki önemi konusunda bundan daha güzel bir istatistik olduğunu zannetmiyorum” diyerek sözlerini noktaladı.