Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Gıda makineleri sektörü 2013’e hızlı giriyor

Türk makina sektörü, halihazırda yaşanan küreselleşme sürecinde üretim, pazarlama, ihracat, ticaret alanlarında dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamış bir sektör.





gida_makineleri.jpg

Sektör bu alanlardaki yeterliliğini gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların tamamına yakınına yaptığı ihracat ile kanıtlamış durumda. Makine sektörünün en önemli alt gruplarından biri olan gıda makineleri sektörü ise atağa geçmiş konumda. Ülkemizde sağlanan teşvik ve yerli üretimi destekleme politikaları ise 2012 yılı sonu itibariyle daha da yükselmesi beklenen sektörün gelişimine hız katıyor.  

Ekonomik ve siyasi anlamda sürekli bir değişim ve yeniden yapılanma süreci içinde olan dünyamızda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde makina sektörünün özel bir konumu var. Makina sektörü olmadan sanayileşmeden bahsetmek söz konusu değil. Bir ülkenin dengeli ve istikrarlı sanayi ve ekonomiye sahip olabilmesi, güçlü makina sanayinin varlığı ile mümkün oluyor. Ekonomik kalkınma açısından çok önemli olan sektörün üretim ve istihdam büyüklükleri sanayileşmenin temel göstergeleri arasında.

Günümüzde gıda ürünlerinin üretiminde, tarımdan sonraki en önemli süreçlerin makine ve ekipmanları tarafından gerçekleştirildiği gerçeği bizlere bu sektörün dikkatli bir biçimde takibinin gerekliliğini hatırlatıyor. Gıda makinaları sektöründe ticaretin 1 milyar ABD dolarını aştığı görülüyor. Ayrıca sektörün ihracatında 2010 yılından sonra ciddi bir artış gerçekleştiği de ortada. Bu artışın 2012 yılı sonu itibariyle çok daha yükselmesi bekleniyor.

Gıda Teknolojisi dergisi olarak sektörün konumu ve geleceğini daha detaylı görmek adına sektörün önde gelen kurum ve yetkililerin değerlendirmelerini aldık.

 

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan:

Sektör yeni teşvik sistemiyle canlanacak

Gıda makineleri sektörünün Türk makine sanayinde önemli bir sektör olma yolunda ilerlediğini belirten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Bakanlık olarak, Türkiye'nin 500 milyar dolar ihracatı gerçekleştirmesinin yolunun yüksek teknoloji,  Ar-Ge, inovasyon ve yüksek katma değerden geçtiğinin bilincinde olduklarını, yeni teşvik sistemini tamamıyla yüksek teknoloji ve yüksek katma değer üzerine inşa ettiklerini söylüyor.

Gıda ihracatımızın 2011 yılında 8,9 milyar dolara ulaştığına dikkat çeken Bakan Çağlayan, gıda makineleri sektörünün bu büyümeden alacağı payla ilgili şunları söyledi: “Artan gıda fiyatları gıda üretiminin önemini artıracak ve GAP projesiyle de üretimde artış sağlanacak. Bu durum gıda makinelerine olan talebi önümüzdeki yıllarda daha da yukarılara taşıyacak.  Ancak ambalaj makinelerinde olduğu gibi gıda makinelerinde de teknoloji yoğun üretime geçilememiş olması sektörün en büyük sorunu durumunda. Gıda makineleri sektörü yıllardan beri dış ticaret açığı veriyor. Bu durumun temel nedeni, gıda makineleri üretiminde teknoloji yoğun bir üretim altyapımızın bulunmaması. Teknoloji yoğun, yüksek fiyatlı makineler halen büyük oranda ithal ediliyor. Sektör özellikle Çin karşısında zorlanıyor ve katma değeri yüksek, kaliteli makine üretimine geçilmezse önümüzdeki yıllarda bu durum daha da kötüleşebilir. İmalatın her alanında olduğu gibi gıda makineleri üretiminde de sektörün rekabet gücünü koruyabilmesi ve büyüyebilmesi için olmazsa olmaz Ar-Ge yatırımları. Ar-Ge’ye dayalı olmayan büyüme yakın gelecekte olmasa bile orta vadede sektörün büyümesinin duraklamasına neden olacak. Ekonomi Bakanlığı olarak, Türkiye'nin 500 milyar dolar ihracatı gerçekleştirmesinin yolunun, yüksek teknoloji, inovasyon ve yüksek katma değerden geçtiğinin bilincinde olarak yeni teşvik sistemini tamamıyla yüksek teknoloji ve yüksek katma değer üzerine inşa ettik. Bu bağlamda, söz konusu teşvik paketi ile getirilen desteklerin gıda makineleri üretimine çok önemli bir ivme kazandıracağını düşünüyoruz.”

 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker:

Makine ve ekipmana yüzde 50 hibe desteği

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı çerçevesinde, makine ve ekipman yatırımlarına yüzde 50 hibe yoluyla destek verdiğini açıklayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, “Bakanlığımızın konuya ilişkin tebliği, 3 Temmuz tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bakanlık makineleşmeye vereceği destekle yeni teknolojilerin üreticiler tarafından kullanımının yaygınlaştırılmasını hedefliyor” dedi.

Bakanlığımız tarafından ‘Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı’ kapsamında makine ve ekipman alımlarının yüzde 50’sine hibe olarak finansman yoluyla, tarım sektörünün  ihtiyaç duyduğu tarım alet ve makine altyapısı yönünden güçlendirilmesi hedefleniyor açıklamasında bulunan Eker, destek programıyla ilgili şunları söyledi: Tarımsal faaliyetler için geliştirilen yeni teknolojilerin üreticiler tarafından kullanımını yaygınlaştırarak, daha kaliteli ve pazar isteklerine uygun üretim yapılmasını sağlamak, ayrıca yerli makine sanayini desteklemek amacıyla makine ekipman hibe başvurusu yapan üreticilere, yerli makineyi tercih etmesi durumunda puanlama kriterlerine ilave olarak 10 puan verilerek avantaj sağlanacak. Bakanlık tarafından belirlenen usul ve esaslara uygun olan ve kabul edilen proje başvurularında, hibeye esas yatırım tutarının yüzde 50’sine hibe yoluyla destek verilecek.  Hibeye esas yatırım tutarı gerçek kişiler için mal başına 50 bin lira, tüzel kişiler için mal başına 100 bin lira üst sınırı var. Program kapsamında daha önce hibe desteğinden yararlananlar bu yılki tebliğ kapsamında, aynı yatırım konusunda başvuru yapamayacak. Ülke genelinde uygulanan Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında makine ve ekipman desteğinden yararlanmak için Bakanlık tarafından oluşturulan güncel çiftçi kayıt sistemine ve Bakanlık tarafından oluşturulan belgesi istenen diğer kayıt sistemlerine kayıtlı olmak şartıyla; gerçek ve tüzel kişiler başvurabilecekler. Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanan kollektif şirket, limited şirket ve anonim şirket şeklinde kurulmuş olan şirketler, tarımsal amaçlı kooperatifler, birlikler ve bunların üst birlikleri de programdan yararlanmak üzere başvuru yapabilecek.”

 

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Süfyan Emiroğlu:

Bakanlıktan yakın takip

Gıda makinaları sektörünün, hassasiyetle üzerinde durdukları sektörlerin başında geldiğini belirten Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Süfyan Emiroğlu, “Makina sektörü olmadan sanayileşmeden bahsetmek söz konusu değil. Türk gıda işleme makineleri ve ekipmanı sanayisi, gıda işleme sanayisi için gerekli her tür makine ve ekipman ile yedek parçaları üretir konumda. Gıda işleme makineleri ve ekipmanı üretici firmalar daha karmaşık makinelere olan talebini karşılamak için ortak yatırımlara ve Ar-Ge faaliyetlerine odaklanmalı. Kalitesiyle kendini ispat etmiş Türk Makine Sektörünün ise bu alt gruplarda da ileri düzeyde emniyetli ve güvenli ürünler sunması, AB Teknik Mevzuatı kapsamında uyumlaştırılmış olan direktiflere olan uygunluk ile de kendini gösteriyor” dedi.

Türk gıda işleme makineleri ve ekipmanı sanayisinin, gıda işleme sanayisi için gerekli her tür makine ve ekipman ile yedek parçaları üretir konumda olduğunu belirten Süfyan Emiroğlu, “Gıda işleme makineleri ve ekipmanı üretici firmalarının çoğu İstanbul, Konya, Ankara, Gaziantep ve İzmir’de yerleşik bulunuyor. Firmalar, elle kullanılabilen temel modellerin yanı sıra yüksek teknolojili, otomatik makineler ve ekipman da üretebiliyor. Gıda maddelerine artan talep nedeniyle gıda üreticisi firmalar üretim hatlarına yeni teknoloji ürünü daha verimli makineler ekleyerek üretimlerini artırıyor. Gıda işleme makineleri ve ekipmanı üretici firmalar daha karmaşık makinelere olan bu talebi karşılamak için ortak yatırımlara ve Ar-Ge faaliyetlerine odaklanmalı. Diğer taraftan, Türkiye’de son yıllarda ambalaj sanayi de hızlı bir büyüme eğilimi gösteriyor. Ambalaj sanayinin hızlı gelişimi ve tüketim alışkanlıklarındaki değişimle birlikte bu ilerleme ambalaj makineleri sektörüne de yansıyor. Kalitesiyle kendini ispat etmiş Türk Makine Sektörünün ise bu alt gruplarda da ileri düzeyde emniyetli ve güvenli ürünler sunması, AB Teknik Mevzuatı kapsamında uyumlaştırılmış olan direktiflere olan uygunluk ile de kendini gösteriyor. Ayrıca, Bakanlığımız kapsamında yürütülmekte olan Piyasa Gözetimi ve Denetimi sonuçlarının incelenmesi ile aykırı bulunmuş olan gıda makinelerinin sayısının oldukça düşük bir seviyede bulunması bunun en önemli kanıtı” diye konuştu.

 

TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş:

Olabiliyorsan hem ilk hem de farklı ol

“Makinesiz sanayi düşünülemez”  diyen Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası  (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, “Sanayi sözcüğü ile makine sözcüğü adeta özdeşleşmiştir. Ancak gıda sanayi çoğu sanayilerden farklı bir makine parkına ve çeşitliliğine sahip. Ürün çeşitliliğinin bolluğu ambalaj makine sayısının artmasını adeta zorluyor. Aynı ambalaj şeklinin farklı ölçülerindeki çeşitlerini formatlamak ve tek ambalaj makinesi kullanımıyla çözümlemek olmasa bu sayının daha da artacağını kestirmek çok zor olmasa gerek. Gıda sanayinde bir işletmede kullanılan makineleri 3 grup altında toplayabiliriz: Üretim makineleri, ambalajlama makineleri ve alt yapı makineleri. Son 15 yılda yaşanan teknolojik gelişmeler gıda sanayinde kullanılan üretim ve ambalajlama makinelerinde büyük değişimlere yol açtı. Bu değişimler otomatik kontroller, hız artırımı ve otomasyon gibi kazanımlar yanında, gıda sanayine özgün hijyen ve gıda güvenliği performanslarının yükseltilmesinde büyük mesafeler kaydedilmesi. Bisküvi, çikolata ve şekerleme sektöründe makine ve tesis üretimi yapan firmalar belli. Amerika Birleşik Devletleri’nden Çin’e uzanan küresel bir pazarda farklı fiyatlarda farklı kalitelerde makine temini söz konusu. Buna rağmen pazardaki makine ve tesislerin kabiliyetleri ve ürün çeşitleri benzer. Aynı firmalardan makine tedarik eden üretici firmaların ürünleri de benzeşiyor. Pazarda benzer ürünler bolluğu dikkat çekiyor. Rekabette başarı farklı olabilmekten geçiyor. Bu farklılığı pazarlama, dağıtım, müşteri hizmetleri hatta fiyat ile sağlıyor olsanız da her şey kaliteli ve farklı bir ürünün üzerine inşa edilecek. Rekabetçi güç elde etmek için hem yenilikçi hem de verimli olmak zorundayız. “Ya ilk ol ya da farklı. Eğer olabiliyorsan hem ilk ol hem de farklı.”

 

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük:

AR-GE odaklı bir sektörle karşı karşıyayız

Gıda sektörünün büyük atılım gerçekleştirdiğini bunun ise teknolojiye yapılan yatırımlardan kaynaklandığını belirten İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük, “Türk Patent Enstitüsü verilerine göre,  patent başvuruları içinde en yüksek oran yüzde 27,03 ile makine sektörüne ait. Bütün bu veriler, gıda ve ambalaj makinelerini de içeren makine imalat sektörünün yeni teknoloji arayışı içinde  Ar-Ge odaklı  bir  sektör olduğuna işaret ediyor” dedi.   

Gıda sektörünün, ulaştığı yüksek kalite standartları ile tüm dünyaya ihracat yaptığını ve hem yurt içi hem de yurt dışı pazarlarda başarı ile rekabet edebildiğini belirten Tanıl Küçük, “Bu başarıda, yüksek kalite standartlarına, uzman iş gücüne, gıda sağlığı ve hijyen uygulamalarına ve belki de en önemlisi, teknolojiye yapılan yatırımlar önemli rol oynadı. Gıda işleme teknikleri her geçen gün gelişiyor. Bu tekniklere göre üretim yapabilecek yeni teknolojili makine ihtiyacı da artıyor. Gıda sanayi makine sektörümüz elle kullanılabilen temel modellerin yanı sıra yüksek teknolojili, otomatik makineler ve ekipmanlar üretebiliyor. Gıda ve ambalaj sanayi makinelerinin üretim ve ihracatındaki düzenli artış her iki sektörümüzün de sürekli bir gelişme içinde olduğunu gösteriyor. Dünya genelinde ihracat ve ithalat verilerinden faydalanılarak hazırlanan “İhracat Uzmanlaşma Endeksi” dünya pazarlarındaki gelişmeleri ve ülkelerin rekabet gücünü ortaya koyması açısından önemli. Avrupa Birliği’nin makine sektörüne yönelik ihracatta uzmanlaşma verilerine göre Türk gıda, içecek ve tütün işleme makinaları sektörü ABD, Japonya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerin önünde yer alıyor. Bu da sektörün gelişmiş AB ülkeleri, ABD ve Çin’e kıyasla önemli bir rekabet üstünlüğüne ve ihracat potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.  Sektörün rekabet gücü ve geleceği açısından çok önemli bir gösterge de Ar-Ge faaliyetleri. Makine sektörünün 2010 yılı Ar-Ge harcaması 171,1 milyon ABD Doları olurken, Ar-Ge harcamaları açısından imalat sanayi sektörleri içinde dördüncü sırada yer alıyor. Ayrıca, Türk Patent Enstitüsü verilerine göre, 2000-2007 yılları arasında yapılan patent başvuruları içinde en yüksek oran yüzde 27,03 ile makine sektörüne ait. Bütün bu veriler, gıda ve ambalaj makinelerini de içeren makine imalat sektörünün yeni teknoloji arayışı içinde  Ar-Ge odaklı  bir  sektör olduğuna işaret ediyor.”   

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Şubat 2011’de yayınladığı 2011-2014 Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı dokümanına değinen Küçük, şunları söyledi; “Makine sektöründeki üreticilerin yalnızca yüzde 25’inin satışları içinde ihracatın payının yüzde 50’den fazla olduğu belirtiliyor. Bu da sektörün halen iç pazar odaklı üretim yapmakta olduğunu gösteriyor.  Makine sektörümüzün küresel pazarlara daha fazla açılabilmesi için teknolojinin takibi, yenlikçilik,  kalite, verimlilik ve maliyet düşürücü çalışmalara ağırlık vermesi gerekiyor.  Sektörün en önemli sorunlarından biri de ihracata yönelik finansman sıkıntısı. Rakip ülkelerin kendi ihracatçılarına sağladığı uzun vadeli ve düşük faizli satıcı kredileri nedeniyle Türk makine imalat sanayi gerek iç pazarda gerekse dış pazarlarda sorunlarla karşılaşıyor. Rekabetteki bu olumsuz faktörün ortadan kalkması için makine ve teçhizat için en az rakip ülkelerin sunduğu şartlarda kredi imkanları sağlanmalı.” 

 

ASÜD Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı:

Gıda ile makine sanayi etle tırnak gibi

Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı, gıda makineleri sektöründe yerli üretimden yana tercihlerini koyduklarını söyledi. Çallı, “Süt ve süt ürünleri sanayicileri olarak, makine ve ambalajlama endüstrisinin gelişimini yakından takip ediyoruz. Sektörün teknolojik anlamda gelişmişliği, sorunlarımıza çözüm aramaları ve yeniliklere açık olmaları gibi sebeplerle eski alışkanlıklarımızdan vazgeçip, Türkiye’de üretilen makine ve ekipmanlardan kullanmayı tercih ediyoruz” dedi.

Süt ve süt ürünleri üretiminde en önemli hususun kaliteli ve güvenilir hammadde olduğuna dikkat çeken Çallı, “Hammaddenin hayvandan sağıldığı andan itibaren kalitesinin güvence altına alınması gerekiyor. Bunun için de uygun soğutma ve dolum işlemlerinin yapılması önceliktir. Uygun sıcaklıkta, elverişli koşullarda taşımanın yapılması çok önemli. Bu işlemler sırasında kullanılacak makine ve ekipmanların özellikleri çok önem arz ediyor. Dolum ve soğutma makineleri ile taşıma tanklarının sütün niteliklerini bozmayacak materyalden yapılmış olması, kolayca temizlenebilecek biçimde tasarlanmış olması ve bağlantıların bulaşıları engelleyecek şekilde düzenlenmiş olması gerekiyor.  Türkiye’de son yıllarda endüstriyel makine üretimi kalitesi arttı.  Gelişen son teknolojiler yakından takip ediliyor ve istenen, amaca uygun ekipman temini sağlanıyor. Gıda sanayi ile makine sanayi ayrılmaz bir bütün. Eskiden Türkiye’de makine ve ekipman konusunda yurtdışına bağımlılık hakimdi. Ancak Türkiye’nin gelişen teknolojisiyle bu bağımlılık artık bozuldu. Türkiye’de endüstriyel makine sanayi, sektörün sorunlarına önem veriyor ve çözüm arayarak gelişiyor” diye konuştu.

 

Üyelerimiz arasında makine üreticileri de var

Tüm sektörlerde olduğu gibi 10 yıl öncesine kadar makineler sürekli ithal ediliyordu hatırlatmasında bulunan Çallı, “Ancak özellikle süt ve süt ürünleri sanayicileri olarak, makine ve ambalajlama endüstrisinin gelişimini yakından takip ediyor ve görüyoruz. Sektörün teknolojik anlamda gelişmişliği, sorunlarımızı dinlemeleri ve çözüm aramaları, yeniliklere açık olmaları gibi sebeplerle eski alışkanlıklarımızdan vazgeçip, Türkiye’de üretilen makine ve ekipmanlardan kullanmayı tercih ediyoruz. Derneğimizin ana misyonu, hangi büyüklükte olursa olsun, ülkemizde faaliyet gösteren ve gelişmeyi amaçlayan sektör kuruluşlarıyla birlikte” sektörün sürdürülebilir büyümesini desteklemek ve halkımızın beslenme ihtiyaçlarını “Güvenilir Gıda” şartları içinde karşılayan üretim zincirinin oluşmasına katkı sağlamak. ASÜD olarak süt ve süt ürünleri sanayinin, ekipman, makine, temizlik, katkı maddeleri, laboratuvar hizmetleri gibi yan sanayi kuruluşları ile ayrılmaz bir bütün olduğunu kabul ediyoruz. Mevcut üyelerimizin arasında 7 adet ambalaj, 6 adet makine üreticisi yer alıyor” dedi. 

 

MÜSİAD Makina Sektör Kurulu Üyesi  Turgay Gezer:

Dünya devleriyle rekabet ediyoruz

Gelişen dünya içinde son 10 yıldır çok önemli bir sektör oluştuğunu belirten MÜSİAD Makina Sektör Kurulu Üyesi  (BETA-PAK) Genel Müdürü Turgay Gezer, “Ülkemiz Uzak Doğu dediğimiz Çin-Kore -Tayvan gibi çok ucuz fakat kalitesiz çok kısa zamanda arıza veren kısa sürede dökülen makine imalatçıları ile İtalya- Almanya- İspanya- Fransa gibi son derece kaliteli, dayanıklı, düzgün makine üreticilerinin arasındaki bir konuma yerleşti.  Kalite açısından Batı firmalarına çok yakın, fiyatlar açısından ise Uzak Doğu ülkelerine yakın konumdayız. Bundan 20-30 yıl öncesinde bir makinenin dayanıklı, sağlam ve kaliteli olduğunu anlatmak için ya da herhangi bir ülkenin makinesinin kalitesini vurgulamak  için kullandığımız tek cümle  “Alman makinesi gibi kaliteli’ idi. Şimdi aynı cümle Türk makineleri için Türk malı için kullanılıyor. Kalitesiz ve belirli bir projeye göre yapılmayan denetimsiz ve kontrolsüz üretilen makinelerin satıştaki tek etkeni fiyat. Günümüzde kaliteye önem verilmeyip fiyatın düşüklüğüne önem veriliyor. Bu yüzdende krizden etkilenmiş olan firmaların tercih sebebi olmaktadır. Ancak bu kısa süreli çözüm olmaktadır ve sadece fiyatı etkileyen bir çözüm yönüdür. Kısa sürede de bu makineler arızalanmakta ve firmalara daha da büyük zararlar vermektedir. Bu yüzdende daha sonraki aşamalarda makine alımlarında bu tarz makine üreticilerini dışlayarak kaliteli makine yapan üreticilere yönlenmekteler” dedi.

Yerli üreticilerin bir diğer önemli sorunun kalifiye eleman bulamamaktan kaynaklandığını belirten Turgay Gezer, “Türkiye; genç nüfusa sahip, büyük bir ülke ancak yetiştirilmiş vasıflı eleman bulmak zor. Gıda makinelerinin üretiminde mutlaka yetişmiş, bilgili kalifiye elemanlar olması gerekiyor. Yeni mezun olmuş bir makine mühendisi bile minumum 1-2 sene tecrübe kazanması gerekiyor. Tecrübesi olmayan elemanları alıp kendi bünyemizde eğiterek tecrübelendiriyoruz. Belli bir zamandan sonra tecrübe edinen eleman piyasaya girerek başka firmalara gidiyorlar.  Bu yüzden yeniden eleman yetiştirmek zorunda kalıyoruz ve buda bizim gibi üreticilerinin sıkıntılarını bir kat daha artırıyor.  Eğer bir imalatçı her şeyi ile dürüst ve doğru çalışıyorsa mutlaka bir isim yapar ve bir yerlere gelir diye düşünüyorum” dedi.

 

ETÜDER Başkanı Melih Şahinöz:

Üretim kabiliyeti esnekliği sağlanmalı

Hızla değişen müşteri ihtiyaçlarına ve taleplerine cevap verebilmek için, Ev Dışı Tüketim ürünleri üreticilerinin sürekli ürün-marka-paket farklılaştırmasına gitmesi gerektiğini söyleyen Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği  (ETÜDER) Başkanı Melih Şahinöz, “Dolayısıyla bütün bu isteklere kolayca cevap verebilmek için makinelerde ‘üretim kabiliyeti esnekliği’ sağlanması bekleniyor. Bu özellik pek çok üretici için makinenin ‘hızından’ daha önemli hale geldi” dedi.

Ev Dışı Tüketim ürünlerinin tedarik zincirinde bulunan herkesin gıda makineleri üreticilerinden beklentilerini şöyle özetleyebiliriz; “Makine dizaynı ve geliştirilmesinde esneklik, güvenlik ve sürdürülebilirlik gibi parametrelere önem verilmeli.  İnovasyonu organik süreçler veya müşterileri ve rakipleriyle işbirlikleri yaparak yaratmalı. Makine üreticileri, müşteri ile her temaslarında onlar için değer yaratacakları ‘toplam ürün’ yaklaşımını benimseyerek; müşterilerine istedikleri düzeyde performans gösteren makinelerin tasarımı ve işletimini desteklemek için onların ihtiyaçlarını ve sorumluluklarını anlamalarına yardımcı olmalı. Satış ve müşteri sadakati oluşturmak için modüler dizayn, satış sonrası servis ve destek stratejileri geliştirmeli ve bunları uygulamalı, müşterilerin işgücü kalitesi üzerine odaklandığını bilerek bu ihtiyaçların karşılanmasına yönelmeliler. Makine üreticileri, müşterilerinin amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olabilmek için makinelerini güçlü sürdürülebilirlik platformları inşa etmeli. Bu çerçevede; makinelerin daha az su, hava, enerji kullanmasını ve makinelerin operatörler tarafından kolay kullanılabilmesini sağlamalı. Makinenin esnekliğini ve değişim kolaylığını sağlamak için modüler tasarımlar kullanmalı. Makine üreticileri, makine performansı ile ilgili verileri hesaplarken ve bunları anlatırken acımasızca gerçekçi olmalı; makinelerin ince ayar ve modifikasyonlarını müşteri tesislerinde, makinenin kurulduğu yerde yapmalı, operatör kalitesinin ve birden fazla vardiyanın makine performansı üzerindeki etkilerini değerlendirip, bununla ilgili bilgiler vermeli. Diğer müşteriler tarafından yaşanan performans sorunlarına yanıt olarak oluşturulan ‘en iyi uygulama’ çözümleri örneklerini paylaşmalılar.”

Makine üreticileri açıkça güdümlü veya gönüllü olarak hem standartlar hem de uyumluluk gereksinimlerini karşılamalı, hatta aşmalıdırlar yorumunda bulunan Şahinöz, “Gıda makinaları üreticileri çevre politikaları, sürdürülebilirlik gereklilikleri, işyeri kuralları gibi konuları müşterinin işine değer yaratmak veya katkı sağlamak için fırsatlar olarak görmeli. Makine güvenliği, risk değerlendirmesi, yönetimi gibi konuları da müşteri ile ilişkilerin kuvvetlendirileceği diğer alanlar olarak görmeli.  Müşterilerle ve STK ile beraber çalışarak, sektörün daha da ileri götürülmesine yönelik uygun standartların ve kuralların getirilmesi için inisiyatif almalı. Bütün bunları tek cümle ile özetlersek; gıda ve ambalaj makinesi üreticileri, Ev Dışı Tüketim Ürünleri Tedarik Zincirini çok iyi anlamalı, oyuncularının beklentilerini bilerek davranış biçimlerini bu ihtiyaçlara göre geliştirmeliler.”

 

ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yücesan:

Makine üreticileri yeni gıda yasasını yakından incelemeli

Ülkemizde et sektörü, et üretimi anlamında sıkıntılı yıllar geçirilirken, et işleme sanayi daha yenilikçi yaklaşımlarla modern tesis yatırımlarına yöneldi. Et mamulleri üretim tesislerinin son 10 yılda yenilendiğine dikkat çeken Et Üreticileri Birliği (ETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yücesan, dünya standartlarındaki makine ve ekipmanların, ülkemizde de kullanılarak tesis yatırımlarına yönlenildiği ve var olanın modernizasyonunun yanı sıra yeni firmaların da sektöre yatırım yaptığını söyledi.

Ülkemizde et sanayinin şu an en güncel sorununun kesimhanelerin yenilenmesi olduğunu vurgulayan Yücesan, “Var olan yaklaşık 400 kesimhanenin büyük kısmı 3. sınıf mezbaha ve belediye mezbahası. Bunların büyük bölümü kapasitelerinin çok altında çalışıyor veya hiç çalışmıyor. Kesimler eski usul ve teknolojilerle yapılıyor ve hijyen göz ardı ediliyor. Bu konuda en kısa zamanda yasal düzenlemeye gidilerek, yeni şartların belirlenmesi, eski ve kapasitesi az tesislerin kapatılması, lokasyon ihtiyaçlarına göre tesis sayısı ve kapasitelerinin belirlenerek bunların modernizasyonu ve yeniden ruhsatlandırılmasının sağlanması gerekiyor” dedi.

Makine üreticilerinin yeni gıda yasasını yakından incelemesi gerektiğine dikkat çeken Ahmet Yücesan, “Yürürlüğe giren yeni gıda mevzuatının altyapısını, ülkemiz gıda sektörünün AB standartlarına yükseltilmesi yönünde yapılan yasal değişiklikler oluşturuyor. Buna paralel olarak gıda sektörüne yönelik makine ve ambalaj sanayinin de bu standartları izlemesi ve üretimlerini buna paralel olarak güncellemeleri, Avrupa’da kullanılan son teknolojileri burada da sunmaları gerekir. Türkiye’de et üreticileri olarak üretim sürecinde genellikle ithal makineler kullanıyoruz. Bu durumun en temel sebepleri, alanlarında ihtisaslaşmış makinelerin üretilmesi ve sektör olarak bunlara kolaylıkla ulaşabilmemizdir. Yabancı markaların distribütörlükleri ülkemizde giderek yaygınlaşıyor ve sektöre iyi ilişkiler kuruyorlar. Tabii yerli kullanım da var.

Gıdada teşhir döneminin uygulanmaya başlamasıyla içlerinde etin de olduğu bazı sektörlerden firmanın ismi tağşiş yaptığı gerekçesiyle kamuoyuna açıklandı. Tabii ki konunun kaynağı üretim esnasındaki bulaşma gibi görünüyordu ve bu kırmızı ve beyaz et mamulü üretiminde aynı makinelerin kullanılması sonucu gerçekleşiyor. Bunun sonucunda pek çok firma, iki ayrı ürünün üretimi için ayrı makine yatırımlarına girdiler. Yeni makine yatırımlarında finansman önemli bir mesele oluşturuyor. Finansman konusunda kolaylıklar ve dünyada yeni üretilen sistemlerin eşzamanlı olarak ülkemize de getirilmesi ve tanıtılması beklentimizdir” diye konuştu.

 

TPF Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Aygün:         

Yerli üretim ileriye güvenle bakmamızı sağlayacak

Her geçen gün dünya ticaretimizi artırdığımız ve dünyada söz sahibi olduğumuz diğer sektörler gibi gıda makine sanayinde de dışarıya bağımlı değil dışarının özendiği bir sektör olmasını arzu ediyoruz temennisinde bulunan Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Aygün, “Yurtdışı distribütörlüklerimizin en iyi şekilde temsil edildiği ve gelecek kuşaklara güzel yarınlar bırakmak adına Türk ismine layık çalışmaların yapılmasını canı gönülden istiyoruz. Bu alanda Bakanlığımızın da her geçen gün denetim ve gelişmelerini artırdığı sektör olan gıda sektöründe makine üreticilerine gerek hijyen gerekse teknolojinin gelişimi için çok büyük görevler düşmektedir. Her geçen yıl gelişimini artıran sektör gelecekte de övünç kaynaklarımız arasında yer alacaktır.

Ülkemizde gıda ve ambalaj makineleri sanayinin içinde bulunduğu durumu ve kullanılan teknolojiyi ve yapılan çalışmaları hiçbir zaman yeterli bulmuyoruz. Her geçen gün daha da iyisini yapmak için bunu düşünmeliyiz. Fakat hala yurtdışı bağımlısı bir ülkeyiz en azından bazı kalemlerde makine parkurlarımızı ülkemizde üretmeliyiz. Özellikle son dönemde hükümetin Ar-Ge çalışmaları için büyük bütçe ayırmışlardır. Bu sebeple özellikle gıda sektöründe üretim yapan firmalarımızın gelecekte araştırma geliştirme çalışmalarına daha da önem vermesi gerekiyor” diye konuştu.

 

İnovasyon çalışmalarına hız vermeliyiz

Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği verilerine göre; gıda makineleri sektöründe 2008 yılında 360 milyon, 2009 yılında 214 milyon, 2010’da ise 300 milyon dolara yakın dış ticaret açığı vererek sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranı  yüzde 56 olarak gerçekleşti. Bu da gösteriyor ki gün geçtikte gelişimimizi sağlıyoruz. Ancak TPF Başkanı Aygün bu büyümenin yeterli olmadığı kanaatinde. Aygün, “Daha çok Ar-Ge yapılmalı ve modern değimle inovasyon çalışmalarına hız vermeliyiz. Gıda makinelerindeki gelişmeler biz perakendecileri de olumlu yönde etkileniyor.  Müşterimize daha modern ve daha sağlıklı ürünler sunabilmek bizler için çok önemli buradaki gelişmeler hem bizleri hem de tüketicilerimizi olumlu yönde etkileniyor.

 

2023 değil 2050 vizyonunu üretmeliyiz

Yerli makine üretimin artırılmasının Türk gıda sanayine özellikle perakendecilere katkısı göz ardı edilemez. Gıda makinelerindeki üretimin yerli üretim olması Türkiye için çok faydalı olacak. Fakat bu çalışmaları yaparken özellikle perakendecilerden Ar-Ge adına bilgilerin alınmasının gıda makinelerinin daha verimli yapılmasını sağlayacağını düşünüyoruz. Neden mi? Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır derler ya… Türkiye’deki gerek üreticilerin gerekse tüketicilerin alışkanlıkları diğer dünya ülkelerine göre farklılıklar arz ediyor. Bu nedenle yapılan Ar-Ge çalışmalarında bizlerden de destek ve en önemli hazine olan bilgiyi alabilirler. Kendi yerli üretimimiz daha ileriye güvenle bakmamızı sağlayacak. Gıda sektörünün ülkemizdeki bugünkü konumunu, Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslamaya kalkışsak, oldukça farklı bir tabloyla karşılaşırız.  Biliyorsunuz ki dünya dengeleri hep değişkendir. Değişmeyen bir şey var ki bazı zamanlar birileri yükselirken doğal olarak birileri de düşüşe geçiyor. Bu nedenle şimdi dünyanın parlayan yıldızı Türkiye.  Bunun için bizler daha dikkatli, daha atılımcı, daha yenilikçi ve daha plancı olmalıyız. 2023 vizyonu değil 2040 hatta 2050 vizyonlarını üretmeliyiz. Bizim buna gücümüz yeter” dedi.

 

TÜKSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Çaputçu:

Kazan-kazan stratejisiyle büyüyeceğiz

Türkiye’de gıda sektörünün yapısal bir değişim sürecinden geçtiğini belirten Tüm Kuruyemiş Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜKSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Çaputçu, “Çok yakın zamana kadar kuruyemiş denilince akla, kese kağıdında veya gazeteden yapılmış külahta satılan ay çekirdeği ve leblebi gelirdi. Son yıllarda bu resim değişti. Özellikle ülkenin AB ile bütünleşme süreci ve AB dışı ülkelere artan ihracatı çerçevesinde değişim yaşandı. Bir yandan ihracat sürekli artarken, diğer yandan yerli tüketicilerin kalite talepleri yükseliyor. Üretimde uyulması gereken yeni temizlik ve hijyen kuralları ile artan rekabet baskısı nedeniyle değişim zorunlu hale geldi. Değişimle birlikte gelen genişleme ve modernleşme sonucu, yeni makine ve tesislerle gıda teknolojisindeki know-how da gelişti. Kuruyemiş sektörü bu değişimden nasibini en fazla alan sektörlerden biri. Çünkü yakın geçmişe kadar sektörümüzde üretim ve işleme tekniklerinin ileri düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildi. Ancak ambalaj teknikleri, ölçüm ve kumanda teknikleri, otomasyon, güvenlik, kalite yönetimi ile üretim zincirinin geriye doğru izlenebilmesi gibi konularda yaşanan değişimler nedeniyle paketli üretim artmış ve bu da sektörümüze ivme kazandırdı” dedi.

Üreticiler olarak gıda ve ambalaj makineleri üreticilerinden beklentileri bulunduğunu belirten Çaputçu, beklentilerini şöyle sıraladı: Bunları satırbaşları olarak belirtmek gerekirse; kuruyemiş depolanması ve üretiminde en önemli konu olan hijyenin makine ve ekipman tasarımlarında dikkate alınması, kullanım kolaylığı yanında temizliğinin kolay olması gerekiyor. Makinelerin enerji kullanımlarının maliyet ve çevre korunması konularına paralel olarak göz ardı edilmemesi şart. Hızlı ve yüksek kalitede teknik servis verilmesi, satış sonrası teknik destek verilmesi gerekli. Dünyadaki gelişmelerin sürekli olarak izlenmesi ve gerekli uygulamaların yapılması da önemli.

Genel anlamda kuruyemiş işleme ve ambalaj makineleri üreticilerinin saydığım bu beklentileri karşıladığını söylemek mümkünse de daha alınacak çok yol olduğunu biliyoruz. Bu nedenle sektör olarak kendileriyle sürekli işbirliği içerisindeyiz. Sonuç olarak artan rekabet koşulları, sağlıklı beslenme ve çevre bilincinin artması, tüketicilerin beklentilerinin yükselmesi gibi önemli unsurların ışığı altında kazan-kazan oynamak başlıca hedeflerimiz arasında. Bunu da başaracağımıza inancım sonsuz. Çünkü üreten, gelişen ve dünyaya entegre olmuş bir Türkiye’de yaşıyoruz.

 

MEYED Genel Sekreteri Ebru Akdağ:

Yenilikçi ürünler için teknolojik yatırım şart

Meyve suyu sanayinde makineleşme ile birlikte ihracat odaklı önemli büyüme yaşanıyor.  Sektörün, temel meyvelerin işlenmesi konusunda modern ve gerekli donanıma sahip olduğunu belirten Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreteri Ebru Akdağ, “Özel ve yeni ürünlerin üretimi için mevcut hatlara ilaveten teknolojik yatırımların yapılarak modifiye edilmesi gerekiyor” dedi.

Meyve suyu konsantre ve püre üretim sektörüne yönelik makine ve teknoloji çözümleri geliştiren sanayinin son yıllarda gelişim kaydetmiş olsa da, henüz gelmesi gereken seviyenin altında olduğunu vurgulayan Akdağ, “Yerli üretilen makineler ve cihazlar çoğunlukla fazla know-how istemeyen, görece basit teknolojilerden oluşuyor. Daha gelişmiş ürünlerden bazıları da üretilmeye başlandı. Ancak hatasız, uluslararası kabul edilebilir kalite ve fiyat düzeyine gelebilmek için daha çok Ar-Ge ve inovatif çalışmalar yapılması gerekiyor. Maalesef güncel durumda yaygın olan, Ar-Ge yerine yurtdışında üretilen makine ve teknolojilerin kopya edilmesi. Ayrıca berrak meyve suyu ve meyve suyu konsantresi üretimi daha gelişmiş teknoloji gerektirdiği için, bunlara yönelik üretim, püre hatlarına yönelik makine üretimine göre çok daha az” dedi.

Ön hazırlık ekipmanların rahatlıkla iç piyasadan sağlanabileceğini hatırlatan Akdağ, “Meyve suyunun üretimlerinde ve paketlenmesinde ithal makineler kullanılıyor. Küçük üreticiler aseptik olmayan hatlarda yerli makinelerle üretim yapabiliyor. Ancak dolum yapan firmaların dolum ekipmanları yurtdışından sağlanıyor. Özellikle kağıt ambalaj ve teneke dolum ekipmanları ithal ediliyor. Buna rağmen cam şişe dolumunda iç piyasada güçlü bir bilgi birikimi ve altyapı var. Meyve suyu konsantre imalatına yönelik olarak ise, yurtiçi makine üreticileri makine ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamıyor. Özellikle kaliteli üretim için yurtiçi makinelerin taklit olması, daha detaylı makinelerin otomasyon kontrolünde iyi bir yazılım ile üretilememesi gibi sorunlardan dolayı konsantre üreticileri ana makinelerde yurtdışına yöneltiyor. Yurtiçi makine üreticilerindeki önemli problemlerden biri de makinenin kalıpsal üretiminden ziyade otomasyona yönelik olarak ekipmanların geliştirilip dizayn edilememesi. Elimizde istatistiksel bir bilgi mevcut değilse de birçok tesiste yer alan bu makinelerin çok büyük bir çoğunluğu ithaldir ki, bu bazen %90 oranlarına çıkabiliyor” diye konuştu.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, “Bakanlık olarak, Türkiye'nin 500 milyar dolar ihracatı gerçekleştirmesinin yolunun yüksek teknoloji, AR-GE, inovasyon ve yüksek katma değerden geçtiğinin bilincinde olarak yeni teşvik sistemini tamamıyla yüksek teknoloji ve yüksek katma değer üzerine inşa ettik” diye konuştu.

 

Bakanlığın destek çalışmaları

Ulusal Faaliyet ve Ürün Sınıflaması - US – 97 sistemine göre makine teçhizat imalatı “29” Kodunda yer almakta olup, asgari yatırım tutarı 1 ve 2. bölgelerde 1 milyon Türk Lirası, 3, 4, 5 ve 6. bölgelerde 500 bin Türk Lirası olan makine ve teçhizat üretimine yönelik yatırımlar genel teşvik sisteminden desteklenebilirler. Söz konusu imalata ilişkin yatırımlar İstanbul dışındaki bütün illerde asgari yatırım tutarını sağlamaları koşulu ile bölgesel desteklerden yararlandırılmaktadırlar. İstanbul ilinde ise 4 milyon-TL’nin üzerindeki 2929 kodlu kalıp yatırımları bölgesel desteklerden yararlanmaktadırlar. Ayrıca, 50 milyon-TL’nin üstündeki makine imalatı yatırımları büyük ölçekli yatırımlar kapsamında değerlendirilmekte olup, 15/06/2012 tarihli 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı’nın 4. maddesinde söz konusu yatırımlar kapsamında yararlandırılabilecek destek unsurları belirtilmiştir. Diğer taraftan, aynı Karar’ın 8. maddesindeki kriterleri sağlayan yatırımlar stratejik yatırım olarak değerlendirilerek, Karar’ın 4. maddesinin 5. bendinde belirtilen desteklerden faydalanabileceklerdir.

 

 

Tablo1: Gıda Makinaları Dış Ticaretinin (İHRACAT) Payı      Tablo2: Gıda Makinaları Dış Ticaretinin (İTHALAT) Payı

 

 

Gıda Makinaları

İhracatı

Toplam Makine

İhracat

Pay

 

 

Gıda Makinaları

İthalatı

Toplam Makine

İthalatı

Pay

2008

389.650.081

10.258.590.486

3,8

 

2008

749.452.256

22.539.347.921

3,3

2009

371.313.396

8.132.786.712

4,6

 

2009

586.185.538

17.131.961.889

3,4

2010

379.913.958

9.413.410.924

4,0

 

2010

678.381.831

21.266.829.661

3,2

2011

461.918.019

11.560.990.083

4,0

 

2011

918.885.312

27.110.683.481

3,4

2012*

228.658.533

5.951.275.789

3,8

 

2012*

412.322.690

12.695.061.392

3,2

Kaynak: TÜİK

* 2011 ve 2012 yılı verileri geçici olup, 2012 yılı verileri Ocak-Haziran dönemi verilerini içermektedir.