Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Gıda hilelerinde inanılmaz artış yaşanıyor

Gıda Konferansı 2013'te gıda da yaşananlar mercek altına alındı. Türkiye’nin uluslararası arenadaki en önemli markalarının başında gıda sektörünün geldiğini belirten Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği – SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük, ürün hijyenine yönelik eksikliklerin giderilmesi durumunda Türkiye’nin uluslararası piyasalarda rekabet gücünün artabileceğini kaydetti.  
 




gida_konferansi_2013Eventuum / MTI Turizm tarafından düzenlenen “Gıda Konferansı 2013”, 19 Şubat Salı günü İstanbul Ataşehir Marriott Hotel Asia’da yapıldı. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Kasım Piral ile Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği – SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük tarafından açılışı yapılan konferansta, gıda sektöründe yaşanan son gelişmeler, konunun uzmanları tarafından farklı perspektiflerden bakılarak değerlendirdi.

Konferansta, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya-Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu, Celal Bayar Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Özlem Tokuşoğlu, Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Teknik Birim Başkanı Mehmet Uyanık, Multivac Türkiye Genel Müdürü Bahri Yağımlı, Ege Chelab Şirket Müdürü Özgür Uyar, Reysaş Taşımacılık ve Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü İhracatı Geliştirme Uzmanı Gamze Kahyaoğlu Aytaç ve Tüm Gıda Dış Ticaret Derneği Başkanı Mustafa Manav sektöre ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Konferansın “Gıda Pazarında Yer Almak, Marka Yaratmak ve Mevcut Markayı Korumak” konulu forumunda ise “Gıda” ve “Marka” ilişkisi ele alındı. Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Güvenilir Marka Yaratmak” ve “Mevcut Markayı Korumak” başlıklı bir konuşma yaparken, Saatchi & Saatchi Stratejik Planlama Direktörü Viktor Kuzu, “Gıdanın Lezzeti Reklama Yansıyor Mu?” başlıklı konuşması ile gıda tatlarının,  reklamla olan ilişkisini ve algıda seçiciliğini anlattı. Forumda, Türkiye İhracatçılar Meclisi Turquality Proje Müdürü Gökhan İçel, “Türk markalarının yurtdışında markalaşması ve devlet destekleri” ile “Turquality Programı”nı tüm detayları ile dinleyicilerle paylaştı. Metro Grosmarket Grup Müdürü Ayşin Işıkgece ise “Satmak İçin Almak” başlıklı konuşmasında, süpermarketlerde yer almak için sektörel değerlendirmelerde bulundu.

5996 İLE GIDA PİYASASINDA İZLENEBİLİRLİK ZORUNLU HALE GETİRİLDİ
Gıda Konferansı’nın açılışında konuşan T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Kasım Piral, günümüzde gelişmiş ülkelerde gıda güvenliğinin en önemli konulardan biri olduğunu söyledi. Türkiye’de de 1996 yılında çerçevesi çizilerek temel hakları ortaya koyulmuş 560 sayılı kanun hükmünde kararname ile gıda güvenliği konusunun güvence altına alınmaya çalışıldığını anlatan Piral, özellikle koordinasyonda yaşanan sorunlar nedeniyle 2004’te 5179 sayılı kanunun, son olarak da AB müktesebatıyla uyumlu hale getirilmeye çalışılan 5996 sayılı yasanın yürürlüğe girdiğini anımsattı.

5996 sayılı yasa ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin gıda piyasasının bütün sorumluluğunun, piyasa denetimi ve düzenleme yetkisini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na verdiğini anlatan İl Müdürü Kasım Piral şöyle devam etti: “Böylece Bakanlığımızın denetimdeki etkinliği artmış oldu. Bununla birlikte koordinasyon daha etkin ve hızlı hale geldi. Mevzuatın çok önemli yansımaları oldu. Gıda piyasasında izlenebilirlik zorunlu hale getirilirken, işletmelere gıda güvenliği alanında sorumluluk getirildi. Ayrıca AB iler uyumlu mevzuat oluşturuldu.” İstanbul Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kasım Piral, ALO 174 Gıda Hattı gibi uygulamalarla tüketicileri gıda güvenliği mekanizmasının içine aldıklarını söyleyerek konuşmasını tamamladı.  

YÖRÜK: KAYITDIŞI ÜRETİM TOPLUM SAĞLIĞINA BÜYÜK TEHDİT
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği – SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük ise yaptığı konuşmada, birlik olarak kuruldukları günden bugüne gıda güvenliğini teminat ve kayıtdışılık ile mücadeleye her zaman öncelik verdiklerini ve tarladan çatala gıda güvenliğinin takipçisi olduklarını belirtti. Gıda üretiminde kayıtdışılığın ve beraberinde getirdiği hijyen sorunlarının, üretim sürecinde ekonomik zararların yanı sıra kamu sağlığını da tehdit ettiğini anlatan Yörük, “Merdivenaltı üretim ve kaçakçılığın önlenememesi ve hayvan hareketlerinin kontrol edilememesi sebebiyle sadece sektörümüz değil, toplumumuz da önemli bir gıda tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle kayıtdışı üretim yasalara karşı çıkarak bilinçli bir şekilde bireyin en temel hakkı olan şağlıklı yaşam hakkını elinden alıyor” diye konuştu.

Denetim mekanizmasının işlevsel olmasının ve sağlıklı bir biçimde faaliyet gösterebilmesinin tek yönteminin, dağınık ve küçük işletme yapılarından orta hatta büyük boy işletme yapılarına geçilmesinin teşvik edilmesi olduğuna dikkat çeken SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük, “Bu çok önemli bir konu. Küçük çarlı firöaların denetimi neredeyse imkansız. Tarımsal ve hayvansal üretimde işletme büyüklüğü ve bu nedenle denetlenemeyen firmalar perakende zincirinde en önemli kopuk halkayı oluşturuyor. Oysa Türkiye’de tarım ve hayvancılık  sektörleri günümüzde dünya ile rekabet edebilecek güce erişmiştir ve buna uygun bir yapıya sahip olmalıdır” dedi. Gıdanın Türkiye’nin global ölçekte en büyük markası olduğuna değinen Murat Yörük, ne yazık ki et ve süt ürünleri sektöründe bu marka değerini ticari kazanca dönüştürmekte zorlandıklarının altını çizdi. Dağınık üretimin yoğunluğunun, kaçakçılık ve hayvan hastalıklarının küresel pazarlarda ülke olarak rekabeti zorladığına dikkat çeken Yörük, gıda güvenliğinin AB ve gelişmiş ülkelerin taviz vermediği bir husus olup, uluslararası piyasaya çıkabilmenin tek koşulu olduğuna vurgu yaptı. Yörük, ürün hijyenine yönelik eksikliklerin giderilmesi durumunda Türkiye’nin uluslararası piyasalarda rekabet gücünün artabileceğini kaydetti.  

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bir süre önce yayınladığı Et ve Et Ürünleri Tebliği hakkında da açıklamalarda bulunan SETBİR Başkanı Yörük şunları ifade etti: “Birlik olarak tebliğe büyük destek verdik. Tebliğ 5 Mart 2013’te yürürlüğe giriyor. Ancak marketler şimdiden ürünleri tebliğe uyumlu şekilde raflarında yer almasını istiyorlar. Bu durum et üreticilerini sıkıntıya sokuyor. Marketler, mevcut eski tebliğe göre sağlıklı ve hijyenik şartlarda üretilen bu ürünlerin henüz yeni tebliğ yürürlüğe girmemesine rağmen raflardan geri çekilmesini istiyor. Gıda güvencesi açısından hiçbir sakıncası olmayan bu ürünlerin tüketiminin engellenmesi bu markalara duyulan güveni de zedelemektedir.”

OKUL SÜTÜ DEVLET POLİTİKASI OLMALI
İhracat pazarlarında başarıyı artıran önemli öğelerden birinin de teşvik sistemi olduğunu dile getiren Murat Yörük, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu konuya yaklaşımını olumlu bulduklarını ancak sektör olarak Bakanlık’tan daha fazla teşvik isteme hakkını kendilerinde gördüklerini belirtti. Bugün AB’de ihracat desteklerinin sıfırlandığı bir döneme girildiğini ancak Türkiye’de teşviklerin arttığına dikkat çeken Yörük, “Ancak unutulmamalı ki AB ülkeleri gıda sektörünün güçlenmesi için çok uzun dönemler teşvikler verdi. Ülkemizde de teşviklerin coğrafi özelliklere göre verilmesi gerekiyor. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’ne yapılacak gıda ve hayvancılık yatırımlarına yönelik olarak Bakanlığın geçtiğimiz günlerde açıklamış olduğu teşvikler memnuniyet vericidir” şeklinde konuştu.  Güvenilir gıda tüketimi konusunda toplumda farkındalık yaratmanın SETBİR’in en önemli önceliklerinden biri olduğunu açıklayan Yörük, sivil toplum örgütlerinin sosyal sorumluluk projelerine imza atarak gıda ve içecek tüketiminin artırılması gerektiğini anlattı. Okul Sütü Projesi’nin bunun en güzel örneklerinden biri olduğunu kaydeden Murat Yörük, bu ve buna benzer projelerin hükümet değil artık devler politikası olması gerektiğinin altını çizdi.   

BOYACIOĞLU: GIDA HİLELERİNDE İNANILMAZ ARTIŞLAR YAŞANIYOR
Konferansta konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya-Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ise, gıda sektöründe yaşanan global sorunlar ve sürdürülebilirlik için izlenmesi gereken stratejilerden bahsetti. Euro Monitor verilerine göre, dünyada 15 sektör içinde ambalajlı gıdaların en büyük pazar payına sahip sektör olduğunu söyleyen Boyacıoğlu, gelişmiş ülkelerde gıda pazarının durağan durumda olduğunu, buna karşın Asya-Pasifik bölgesinde canlılığın yaşandığını ve buradaki pazarın 2016’ya kadar Batı Avrupa’daki pazarın büyüklüğünü geçmesinin beklendiğini dile getirdi. Gıda endüstrisinin en önemli global sorunlarından birinin gıda güvenliği alanında yaşandığına dikkat çeken Profesör Boyacıoğlu, son 30 yılda gıda hilelerinin %60 oranında arttığını açıkladı. Geçmiş yıllarda dioksin krizi, şap hastalığı, sütte melamin krizi, organik gıda aldatmaları ve son olarak da at eti skandalının yaşandığına değinen Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu, “Bunların listesi uzuyor. Gıda hileleri gelişerek sofistike bir durum aldı. Bunların tespit edilebilmesi için analitik teknolojinin de aynı doğrultuda gelişmesi gerekiyor. Bu skandallar tüketicilerin güven duygusunu yitirmelerine yol açıyor. Tüketiciler hem üreticilere hem de kamu otoritesine güvenini kaybediyor. Böyle zamanlarda da konu hakkında uzman olmayan kişiler hiçbir bilimselliğe dayanmayan açıklamalar yapabiliyor. Burada eksik olan şey risk yönetimidir. Gıda güvenliği ile risk iç içe kavramlar olduğu için riskin tüm paydaşlara aktarılması önemli” diye konuştu.

Ülkeler arasında gıda mevzuatları arasında önemli farklılıklar bulunduğunu ve bunun ciddi bir sorun olduğuna dikkat çeken Dilek Boyacıoğlu, her ülkenin kendi menfaatine göre hareket ettiğini ve bilimsel kapasitesini kullandığını söyledi. Her ülkenin kendi geleneksel ürününün standardını oluşturduğunu ve bunu gerekçe göstererek başka bir ülkenin ürününü kendi toprağına sokmadığını anlatan Profesör Boyacıoğlu şöyle devam etti: “Bazen de farklı terminolojiler kullanılarak ülkeler ürünlerini özelleştiriyorlar. Bazı katkı maddeleriyle ilgili farklı yönetmelikler olabiliyor ya da hammaddelerde daha düşük mikrobiyolojik limitler tespit edilebiliyor. Haksız rekabet davaları da dünyada yoğun şekilde kullanılabiliyor. ABD ile AB arasındaki muz ticaretinde yaşanan sorunlar bunun en güzel örneği. Kakao üreticileri de 0 kakao yağının çikolata tanımı içine girmesi noktasında ısrarcı talepler sunuyorlar. FAO, Dünya Ticaret Örgütü, OECD gibi kurumların önderlik rolünü üstlenerek sürdürülebilirlik üzerine kurulu olarak ortak dili olan bir gıda mevzuatı konusunda çalışmaları revize etmeleri gerektiği kanaatindeyim.”

Son yıllarda sağlık ile diyet ilişkisinin önünün açıldığını ve daha pek çok bilimsel bilginin gündeme geleceğini vurgulayan Dilek Boyacıoğlu, gıda firmalarının üretecekleri ürünler ve kullanacakları teknolojiler açısından sağlık – diyet ilişkisinin yol gösterici olması gerektiğini aktardı. Dünyada nüfusla birlikte açlığında yükseldiğini, 2060 yılına kadar 1 milyar insanın aç yaşayacağının belirtildiğine vurgu yapan Profesör Boyacıoğlu, özellikle 2050 yılından sonra mevcut kaynakların yeterli olmayacağını, dolayısıyla da yeni iş alanlarının yaratılması gerektiğini iletti.

SÜRDÜRÜLEBİLİR GIDA ÜRETİMİ SAĞLANMALI
İklim değişikliklerinin insanların güvenilir gıdaya erişimlerini daha a zorlaştıracağını açıklayan İTÜ Gıda Mühendiliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu, bu durumun sağlığı ve de sosyoekonomik yapıyı büyük ölçüde etkileyeceğini savundu. Gıda üretim sistemlerinde dünyayı büyük değişimlerin beklediğini söyleyen Boyacıoğlu şöyle konuştu: “Gıda üreticileri sürdürülebilirlik prensibi çerçevesinde yeni teknolojileri adapte ederek kaynaklardan en etkili biçimde yararlanılması yoluna gitmeliler. Yani AR-GE’ye yönelmeliler. Yeni teknolojilerin kullanımında sürdürülebilirlik öncelikli kriter olarak kabl edilmeli, devlet de sanayicileri teşvik etmeli. İklim değişiklikleri bölgesel olarak farklı sonuçlar veriyor. Bu da her ülkenin kendi bölgesinde yetiştirmekte olduğu mahsulleri için tahminlerde bulunacağını gösteriyor. Bu noktada da AR-GE önem kazanıyor. Yapılacak tüm mevzuatlar ve teşvikler sürdürülebilir gıda sistemini sağlayacak yönde olmalı. Bu farklı bir bakış ve dönüşümdür.”

DÖVEN: ŞİRKET GELİRLERİNİN ÇOĞU LOJİSTİĞE GİDİYOR
Reysaş Taşımacılık ve Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, konferansta “Gıda sektöründe tedarik zinciri yönetimi ve lojistik” konulu bir konuşma yaptı. Gıda sektöründe üretim ve satışın yanı sıra lojistiğin de çok önemli bir noktaya ulaştığını söyleyen Döven, 10 yıl öncesine kadar önemsenmeyen lojistik hizmetlerinin son yıllarda değer kazandığını anlattı. Türkiye’nin 2012 gayri safi milli hasılasının 750 milyar dolar olduğunu, dünya ortalamasına göre bir ürüne ’lik lojistik maliyet bindiğini ifade eden Döven, “Bu da Türkiye’deki lojistik sektörünü 100 milyar dolar olarak göstermektedir” dedi.

Günümüzde ambalajlı gıda ürünlerinde seçeneklerin çok arttığını ve mevsim dışında gıda ürünlerinin tüketimin yoğunlaştığına dikkat çeken Durmuş Döven, depoların bu aşamada devreye girerek lojistiği desteklediğini kaydetti. Dünyada ve Türkiye’de malı üretmenin tek başına yeterli olmadığını belirten Döven, “Ürünlerin talep edildiğinde adreslerine ulaştırabilmek ve stoğa destek verebilmek için depolama gerekiyor. Örneğin ülkemizde 26 milyon ton buğday üretiliyor. Ancak bunun %4’ü yani 1 milyon tonu sağlıklı şekilde depolanamadığı için yok oluyor. Bilindiği üzere birkaç yıl önce Türkiye’den fındık ithalatı yasaklanmıştı. Çünkü fındıklar gıda güvenliğine ygn olmayan koşullarda saklanıyordu. Tarım Bakanlığı’nın TMO ile birlikte yaptığı ihaleyi Reysaş olarak kazandık. Kısa bir süre içinde de 30 bölgede 155 bin ton fındık deposu kurduk. Bu depolar 24 saat ısı kontrollü. 5 yıldır Reysaş kaşesi dışında fındık alımı yasak. Az önce de söylediğim gibi, bir şeyi üretmek tek başına yeterli değil. Bn hızlı bir şekilde yerine götürmek ve depolamak şart.”

Günümüzde şirketlerin gelirlerinin çoğunun lojistiğe gittiğini, lojistiği planlayamayan şirketlerin ayakta durmakta zorlanacağının altını çizen Durmuş Döven, Türkiye’nin dünyada en pahalı lojistiğin yapıldığı ülke olduğunu anlattı. Türkiye’de lojistiğin kamyonculuk, taşımacılık ya da bir yerden başka bir yere götürme olarak algılandığına değinen Reysaş Taşımacılık ve Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, “Verimliliği artırıcı sistemlerin üzerinde durulması gerekiyor. Bu alanda araştırmalar yapılmalı. Uydu sistemlerinden mal transferi, uydudan ısı kontrolü ve ambalajda geri dönüşüm gibi konular ön plana çıkıyor” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

AMBALAJLI ÜRÜNE YATIRIM YAPILMALI               
Multivac Genel Müdürü Bahri Yağımlı, Türkiye’de ambalaj sektörünün her yıl ortalama büyüdüğünü, bunda perakende zincirlerindeki büyüme ve gelişmenin büyük rol oynadığını açıkladı. Gıda Konferansı’nda konuşan Yağımlı, yurtdışındaki uygulamalar ve ambalajlı ürünlere bakıldığında Türkiye’nin geride kaldığını belirtti. Ambalajlı ürüne yatırım yapılması gerektiğini ancak bu aşamada doğru ambalaj ve malzemenin kullanımının çok önemli olduğunu aktaran Yagımlı, “Tüketiciler her geçen gün ambalajlı ürünler konusunda daha bilinçleniyor, satın alacağı ürünü seçerken ambalaj tasarımına dikkat ediyor. Bu sebeple özellikle marka firmaların ambalaj tasarımlarından taviz vermemeleri gerekiyor. Bu sebeple kesinlikle ambalajlı ürüne yatırım yapmalıyız. Türkiye’nin bu alanda kat edeceği daha çok yolu var” dedi.