2025, beslenme alışkanlıklarını yeniden şekillendirdi
03/12/2025 - 13:43:00
2025 yılı, beslenme dünyasında hem alışılmış doğruların hem de popüler tartışmaların yeniden masaya yatırıldığı bir dönem oldu. Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, ultra-işlenmiş gıdalardan kişiselleştirilmiş beslenmeye, bağırsak sağlığından sürdürülebilirliğe kadar yılın en önemli beslenme gündemlerini değerlendirdi.
Ultra-işlenmiş gıdalar ve evde yemek hazırlamanın yükselişi
Günlük hayatın hızında pratik görünen ultra işlenmiş gıdaların 2025'te en çok tartışılan sağlık başlıklarından biri olduğunu söyleyen Terzioğlu Arslan, bu ürünlerin doğal formundan uzaklaştırılmış içerikleri, katkı maddeleri ve yoğun enerji yapıları nedeniyle vücudun iştah ve tokluk mekanizmalarını bozabildiğini ifade etti. Araştırmaların, bu gıdaların aşırı kalori alımını kolaylaştırdığını, kilo artışı ve metabolik bozukluk riskini yükselttiğini gösterdiğini belirten Arslan, ayrıca bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkileyerek inflamasyonu artırabildiklerini açıkladı. "Her ne kadar raf ömrü ve kullanım kolaylığıyla cazip görünseler de ultra işlenmiş gıdalar modern beslenmenin 'görünmez yükü' haline gelmiş durumda" diyen Arslan, basit bir ilke ile beslenmeyi yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayarak; "Paket ne kadar kalabalık, içerik listesi ne kadar uzunsa, bedelini vücut o kadar ağır ödüyor. Bu durum, insanları ev yapımı yemeklere ve daha sade içeriklere yöneltiyor" ifadelerini kullandı.
Bağırsak dostu beslenme ve lif odaklı yaklaşımlar
"Lif tüketimi bu yıl adeta yeniden keşfedildi" diyen Terzioğlu Arslan, genç kuşakların bitkisel kaynaklı liflere yönelmesinin tesadüf olmadığını, bağırsak mikrobiyotasının ruh hali, bağışıklık ve metabolik sağlık üzerindeki rolünün giderek daha net anlaşıldığına dikkat çekti. Arslan, bitkisel çeşitlilik, baklagiller ve tam tahılların hem halk sağlığı tartışmalarında hem de günlük beslenme pratiklerinde daha çok yer bulduğunu belirtti.
Zaman kısıtlı beslenme: Günün ritmine uyum
Aralıklı orucun 2025'te özellikle "zaman kısıtlı beslenme" formatıyla gündemde olduğunu söyleyen Arslan, yeme penceresini günün erken saatlerine çekmenin metabolizma ve uyku düzeni üzerinde olumlu etkileri olduğuna dair bulguların bu yaklaşımı birçok kişi için cazip kıldığını ifade erri. Ancak Arslan önemli bir uyarıda bulunuyor: "Bu yöntemin herkese uygun olmadığını unutmamalıyız. Bireysel sağlık durumu, yaşam temposu ve psikolojik etkiler göz önünde bulundurularak uygulanması gerekiyor."
Teknolojinin, beslenme alanında bir dönüm noktası yarattığını, yapay zekâ destekli sistemlerin bireyin metabolik verilerini, genetik özelliklerini ve yaşam tarzını analiz ederek kişisel beslenme önerileri sunabildiğini kaydeden Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, “Ev yemeklerinden dışarıda tüketilen porsiyonlara kadar her öğünü otomatik tanıyabilen uygulamalar geliştirildi. Ancak bu alanın etik boyutu tartışma konusu. 'Kime ait bu veriler?' sorusu, beslenme teknolojilerinin geleceğini belirleyecek konular arasında" dedi.
Uzun ömür ve sağlıklı yaşlanma odaklı beslenme
Beslenme trendlerinin yönünün, sadece günü kurtarmaktan ziyade uzun vadeli sağlıklı yaşam beklentisine kaydıüına dikkat çeken Arslan, “Bitki ağırlıklı diyetler, omega-3 zengin gıdalar ve anti-inflamatuar beslenmenin yaşlanma hızını etkileyebileceğine dair bulgular geniş yankı buluyor. Bu alan, takviyelerin rolü ve gıdayla elde edilen faydaların karşılaştırılması açısından da yoğun şekilde tartışılıyor” diye konuştu.
Sürdürülebilir beslenme: Gezegen için seçimler
2025'te sağlıklı beslenmenin bir diğer yüzünün de çevresel etkiler olduğunu ifade eden Arslan şöyle devam etti: “Karbon ayak izini düşüren, su kullanımını azaltan ve yerel üretimi destekleyen beslenme modelleri hem bireylerin hem de politika yapıcıların gündemine yerleşti. Diyet tercihlerinin sadece bedenimize değil, gezegenin geleceğine de etki ettiği artık daha somut biçimde görülüyor.”
Beslenmenin 2025'te hiç olmadığı kadar çok katmanlı bir konu haline geldiğini vurgulayan Arslan, bağırsak sağlığı, sürdürülebilirlik, teknolojik ölçüm araçları ve kişiselleştirme gibi farklı alanlardan gelen kanıtların günlük tercihleri derinden etkilediğini ifade ediyor. "Tüketicilerin bilgiye erişimi arttıkça 'moda diyetler' yerini daha temelli, bireye uyarlanmış ve bilimsel olarak desteklenen yaklaşımlara bırakıyor" diyen Arslan, önümüzdeki yıllarda beslenme alışkanlıklarını şekillendiren en önemli unsurun muhtemelen bu denge arayışı olacağını söyleyerek; "Hem sağlığımıza iyi gelen, hem gezegeni koruyan, hem de sürdürülebilir yaşam tarzlarına uyum sağlayan bir beslenme modeli..." diyerek sözlerini tamamladı.