Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Ziraatçiler Derneği 2012 Tarım Raporu’nu açıkladı

Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, dernek tarafından hazırlanan 2012 Tarım Sektörü Değerlendirme Raporu’nu bir basın toplantısıyla açıkladı.





bicer_doger.jpg

Ülkemizde 3 yıldır uygulanan et ithalatı politikasının sonucu 3 milyar dolar kaynağın yurtdışına aktarıldığını söyleyen Yetkin, “Ancak Türkiye'de tarıma ayrılan destekleme bütçesinden hayvancılığa ayrılan pay son yıllarda oldukça yükseldi. Hayvancılığa verilen destekler sayesinde son 2 yıldır, ithalatın yarattığı olumsuz ortama rağmen, hayvan sayısı ve verim oranında artış sağlandı” dedi.

Et açığını ‘hayvan varlığında sağlanan artış’ kapatabilecek

Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, hayvancılık desteklerinin artmasına bağlı olarak 2010 yılından itibaren büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığında da artış sağlandığını, gerekli önlemler alınıp kararlılıkla uygulandığında et açığının kapatılabileceğini, aksi takdirde iki-üç yıl sonra ülkeyi 170 bin ton dolayında yeni bir et açığının daha beklediğini söyledi.

Dernek tarafından hazırlanan 2012 Tarım Sektörü Değerlendirme Raporu’nu bir basın toplantısıyla açıklayan İbrahim Yetkin, üç yıldır uygulanan et ithalatı politikası sonucu 3 milyar dolar kaynağın yurtdışına aktarıldığını, yerli hayvan yetiştiricilerinin de bu ithalat nedeniyle 5 milyar TL. zarara uğradığını söyledi. Son üç yıllık süreçte hayvancılığa verilen desteğin de 5 milyar TL. civarında olduğuna dikkat çeken Yetkin, bu destekler ve hayvancılık kredileri sayesinde son iki yıldır, ithalatın yarattığı olumsuz ortama rağmen hayvan sayısı ve verim oranında artış sağlandığına işaret ederek şunları söyledi:

“Besicilerimiz ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerimiz sinekten yağ çıkarırcasına en küçük imkânları değerlendirerek üretimi sürdürme konusunda direniyor ve başarılar da elde edebiliyorlar. TÜİK rakamlarına göre 2008 yılında büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre %1.58 azalarak, 10 milyon 946 bin 239'a düşmüştü. Büyükbaş hayvanlardan sığır sayısı %1.6 azalarak 10 milyon 859 bin 942 başa inmişti. 2010 yılından başlayarak desteklerin artması nedeniyle bir önceki yılla kıyaslandığında büyükbaş hayvan sayısı %6 artarak 11 milyona, küçükbaş hayvan sayısı ise %9 artarak koyun 23 milyon, keçi 6 milyona çıktı. 2011 yılı rakamlarına göre artış devam ederek büyükbaş hayvan sayısı %9 artışla 12 milyon 484 bin, koyun sayısı 25 milyon 31 bin, keçi sayısı da 7 milyon 277 bin oldu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın verdiği rakamlara göre büyükbaş hayvan sayısı son 10 yılda %25 artmış görünüyor. Bu durum, akılcı önlemler alındığı ve kararlı bir biçimde uygulandığı takdirde ülkemizdeki et açığının kapatılabileceğini gösteriyor. Ancak bu önlemler gerçekleştirilemezse - geçtiğimiz yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı’nın da öngördüğü gibi - 2015 yılında ülkemizde 170 bin ton civarında bir et açığı oluşacak.”

Kırmızı etteki sorununun çözümüne yönelik önerilerini de dile getiren Ziraatçiler Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, et açığını kapatmak için başarılması gereken en önemli şeyin ‘verimlilik artışı sağlamak’ olduğunu vurguladı.  Hayvansal verimde son yıllarda belli bir artış olduğunu, ancak bunun gelişmiş ülkelerle aradaki farkı kapatmaktan uzak olduğunu vurgulayan Yetkin, şöyle sürdürdü:

“Türkiye'deki işletmelerin yüzde 72'sinde 1-4 baş hayvan bulunuyor. Dolayısıyla bu hayvanlar yeterince verimli olamıyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO'nun 2004 yılı verilerine göre, AB ülkelerinde ortalama karkas verimi 278.2 kilogram, koyun ve kuzu karkas verimi 14.8 kg seviyesinde. Türkiye'de ise sığır ve dana karkas verimi 180 kg, koyun ve kuzu karkas verimi 18 kg. idi. DSYBM 2010 yılı kayıtlarına göre ülkemizde 1.8 milyon baş sığır kesiliyor. Ortalama karkas et verimi 217 kilogram… Karkas verimliliğinde artış için en önemli unsur kültür ırklarının geliştirilmesidir. Ülkemizde genellikle bu kültür ırklarının yetiştirildiği 150 bin soy kütüklü işletmede ortalama inek sayısı 11 baş, ortalama sığır sayısı ise 24 baştır. Soy kütüklü işletmelerde 1.7 milyon baş inek, ön soy kütüklü işletmelerde 2 milyon baş inek olmak üzere modern diyebileceğimiz bu işletmelerde toplam 3.7 milyon baş kasaplık sığır bulunuyor... Süt inekçiliğine baktığımızda ise şöyle bir manzara görüyoruz: Ülkemizde 4.3 milyon baş civarında süt ineği var. Bunların 1 milyon 627 bine yakını kültür ırkı.  Bunlardan 6 milyon 309 bin ton süt alınıyor. Süt verimi inek başına 3.880 kg. Ayrıca 1 milyon 787 bin baş melez, 950 bin civarında da yerli ırk süt ineği var. Melezlerde süt verimi inek başına 2.720 kg. yerlilerde ise 1.320 kg. Yani bir melez inek yerli ineğin iki katı, bir kültür ırkı ise üç katı süt veriyor.”

 

Meyve Sebze: Üretim (+), İhracat (?)
TZD Başkanı İbrahim Yetkin, tarım sektörünün “bitkisel üretim” ayağına ilişkin olarak da kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Meyve sebze sektörünün 2012 yılı ilk yarısında üretimini artırarak devam ettirdiğine işaret eden Yetkin, ihracatta da önemli yer tutan bu ürünlerin Suriye ve Irak ile yaşanan gerginlik nedeniyle uluslararası pazara çıkmada zorluklar yaşadığını belirterek şöyle konuştu:


“TÜİK tarafından açıklanan tahmini rakamlara göre 2012 yılında sebze ürünleri üretim miktarının önceki yıla göre %1.4 artışla 27.9 milyon ton civarında olması beklenmektedir. 2012 yılının ilk tahmininde meyve ürünlerinin üretim miktarının da bir önceki yıla göre %6.4 oranında artarak yaklaşık 18.3 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Böylece 2012 meyve sebze üretim toplamının 46.2 milyon ton olması öngörülmektedir. 2012 yılında bir önceki yıla göre; elmada %9.8, kayısıda .9, erikte .5, kirazda %9.6 ve zeytinde %8.6 oranında artış tahmin edilmektedir. Turunçgillerden mandalinada % 2 artış, limonda ise %3.9 azalış beklenmektedir. 2011 yılında 4 milyon 71 bin 195 ton meyve sebze ihracatı gerçekleştirilmişti. Yani meyve sebze üretimimizin yaklaşık ’unu ihraç ederek, geçmiş yıllara göre azımsanmayacak bir artış gerçekleşmiştik. Bu ihracat karşılığında da 4 milyar 979 milyon dolar ihracat geliri sağlamıştık. 2012 yılı Eylül ayı (kesin olmayan rakamlarına göre) ihracatımız 2 milyon 409 bin 180 tondur. İhracat karşılığında elde ettiğimiz ihracat geliri ise 3 milyar dolara yakındır. Eğer gelişmeler normal seyrini izleseydi, mevsim sonu itibariyle artacak olan ihracatın miktar ve gelir olarak geçen seneki düzeyi yakalayabileceği tahmin edilebilirdi. Ancak, yaşadığımız gelişmeler, bu konuda fazla iyimser olmamıza imkan vermiyor. Son gelişmeler nedeniyle Suriye, Irak ve meyve sebze ihracatımızın üçte birini yaptığımız Rusya Federasyonu ile ilişkilerin gerginleşmesi, ihracatımızın geliştirilmesi açısından endişe verici bir durum olarak görünmektedir. Yaşanan olayların ardından Suriye sınırının meyve sebze nakliyesinde esas araç olan TIR trafiğine kapanması Ortadoğu kanalının önemli ölçüde tıkanması anlamına geliyor.  Bütün bu nedenlerle, meyve sebze ihracatında geçen seneki rakamların tutturulmasının bile bir başarı olacağını düşünüyoruz.”
 

Hem üretici, hem ithalatçı nasıl olunur?
TZD Başkanı İbrahim Yetkin, ülke içi üretiminde sorun olmayan, hatta “üretim fazlası” veren ve ihraç ürünleri arasında yer alan birçok üründe aynı zamanda “ithalatçı” olmanın anlaşılır bir şey olmadığını da dile getirdi. Yetkin şöyle konuştu: “Bizim ülkemizde üretim açığı bir yana, önemli ölçüde ihraç ettiğimiz birçok ürün halen dışarıdan ithal edilmektedir. Örneğin 2012 yılı ithalat kalemlerine baktığımızda; Çin'den fasulye, İtalya'dan ıspanak, ABD'den fındık, Güney Afrika'dan satsuma mandalina, Şili'den sofralık üzüm, İran'dan karpuz ve lahana, İtalya ve Şili'den elma, Kosta Rika'dan kavun, İtalya'dan kuru üzüm, Türkmenistan'dan portakal, Arjantin'den limon, Bulgaristan'dan nar, Çin'den kayısı ve kuru sarmısak, İran'dan kuru kayısı ve İspanya'dan marul ithal ettiğimizi görüyoruz. Bu ürünlerin hangisi ülkemizde yetişmiyor?  Hangisinde üretim açığımız var? Üretim açığını bir kenara bırakın, fındık gibi dünyada bir numara olduğumuz bir üründe bile ithalat yapıyoruz. Kaldı ki, üretim açığımız olduğu için ithal ettiğimiz birçok üründe de küçük bir destekle bu açığı kapatmak mümkündür. Ülkemizdeki iklim ve ürün çeşitliliği bu olanağı bize sağlamaktadır. Bunun gerekli olan tek şey üreticiye destek olmaktır.”

Sadece ‘Egzotik’ Meyveler Gelsin!
Sebze meyve ithalatında 2012 Eylül ayı itibarıyla, önceki yıla göre bir azalma gözlendiğine dikkat çeken Yetkin, bunun olumlu bir gelişme olduğunu vurgulayarak, “Aslında ürünler ve rakamlar analiz edildiğinde, bitkisel ürünler alanındaki ithalat rakamlarının aşağılara çekilebileceği görülüyor. Bunun için ülkemizde bol bol yetiştirilen birçok ürünün dışarıdan ithalini engelleyecek yöntemler geliştirilmesi yeterli olacaktır. Örneğin Ukrayna Tarım Bakanı geçenlerde kendi ülkelerinde de benzer bir gelişme olduğuna dikkat çekerek, ‘Görevimiz, egzotik meyveler dışında, ülkemizde üretilen sebze ve meyvelerin ithalatını durdurmaktır.’ dedi. Biz de ülkemiz için üretim açığı olmayan ürünlerde ithalatın bir şekilde engellenmesi gerektiğini düşünüyoruz.” diye konuştu.

“Türkiye'de 2011 yılında yıllık büyüme oranı yüzde 8.5 olarak gerçekleşmişti. 2011’de tarım sektöründe büyüme ise yüzde 5.2 ile son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,3  ikinci çeyreğinde yüzde 2,9 olmak üzere 2012 yılının ilk altı ayında yüzde 3.1 büyüdü. Tarım sektöründeki büyüme ise yüzde 4.2 oldu. Bu rakamlar 2012 yılında ekonominin büyüme oranı yarıdan fazla düşerken tarım sektörünün bu düşüşten daha az etkilendiğini ve ekonominin genelinin üzerinde bir büyüme oranını sağladığını gösteriyor.”