Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Türkiye’nin çıkmazı sorunlarını çözebilme kabiliyetinin yetersizliği

Portre köşemizde tecrübeli bir siyasetçi ve düşünce insanı olan Tınz Titiz ile bir araya geldik. Kendisiyle ahlak, mutluluk, başarı, sorgulama ve sorun çözme gibi önemli kavramlar üzerine konuştuk. 




tınaz titiz sonSayın Titiz sizi siyasetçi ve düşünce insanı olarak tanıyoruz. Ancak bilmeyenler için kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz? 
Sanırım doğum tarihi, yeri, son eğitimi, mesleki ve varsa siyasi geçmişe ait birer cümleden fazlasıyla çok az kimse –haklı olarak- ilgilenir. Buna göre: 1942, İstanbul, İTÜ Mi.ve Müh. Fak. Elektrik Mühendisliği Bölümü 1963 mezunu, 1980’e kadar Zonguldak’ta kömür işletmesinde çeşitli görevler ve son olarak Yöneylem Araştırması bölümü yöneticisi; sonra 1980-1984 arasında bir özel elektronik firmasının yöneticiliği; 1984-1995 arasında parlamento (1986-1989 arasında Devlet Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı) ve nihayet 1995’ten bugüne kadar Yönetim Danışmanlığı (özel olarak da kendi adıma tescilli Soru Konferansı® adlı bir ortak akıl tekniğinin moderatörlüğü) ile buna paralel olarak çeşitli STK’nda kuruculuk ve yöneticilik yaptım.Bunlar arasında en çok süre ve çaba harcadığım ise Beyaz Nokta® Gelişim Vakfı. Daha ayrıntılı bilgiler ise: CV’m için http://bit.ly/25m1ghw adresine; yazıp çizdiklerim için ise http://www.tinaztitiz.com adresine; daha az vakti olanlar içinse http://bit.ly/1NRJCOl adreslerini öneririm. Beyaz Nokta için http://www.beyaznokta.org.tr sitesi epey geniş bilgiler içeriyor.
 
BEYAZ NOKTA NELER YAPIYOR?
1994 yılında faaliyetlerine başlayan Beyaz Nokta Gelişim Vakfı’nın kurucularından birisiniz. Vakfın kuruluş amaçlarından en önemlisi olarak 1990’lı yıllarda başlayan; sorunların köklerine inerek toplumsal yaşamın tüm kesitlerinde akılcılık ve erdemi egemen kılma arayışları olarak belirtiliyor. Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz bazı çalışmaları anlatabilir misiniz? 
Kısa bir süre önce, 1994’ten bu yana geçen 21 yılın bir değerlendirmesini yapabilmek için bir not hazırlamıştım. Bu not, http://bit.ly/22r5oel  adresine tıklayarak okunabilir. Başlıklarla özetlemek gerekirse:
a. Üretilen projeler için yapılanlar: 
- Kongre, sempozyumlar 
- Konferans ve seminerler 
- TV söyleşileri 
- Ortak akıl çalışmaları:
o Klasik Soru Konferansı® yöntemiyle 
o İnternet üzerinden (e-BF)
- Kampanyalar
- Saha uygulamaları 
- Ortak akıl yoluyla kavram tanımları 
- Etik Güvence (Örnek Tavır Anlaşmaları) 
- Süreklilik kazandırma girişimleri 
- Politika Belgeleri 
- Bilgilendirme (BN Bülteni, BN Web sitesi)
- BN kavramlarının yaygınlaştırılması için: 
o BN misyonunu doğrudan / dolaylı konu alan kitapların yazılması
o Bu tür kitapların özetlerinin hazırlanması 
o senaryo entegrasyonu 
o BN Marşı
- Kitap çeviri ve telif yayınları (örnek, 10 civarında çeviri)
- Kaynakça çalışmaları 
- Paylaşılan Belgeler
- Diğer
b. BN ile aynı misyonu taşıyan dernekler
- Çağdaş Çözüm Beyaz Nokta Gelişim Derneği
- İzmir BNGD
- Bursa BN Gönüllü Girişimi
c. Başarılı yönler, neler?
Kuruluş yılından bugüne kadar geçen 21 yıl içinde, kamuoyundaki düşük profilli tanınmışlığına rağmen varlığını sürdürebilmiş olması bir başarı sayılabilir. 
Bir diğer başarı ise, kimi kavramların kamuoyu dağarcığına girmesi, hatta o konularda duyarlıkların görünmeye başlanmasıdır. Örneğin ezber, sorma, sorgulama, sorun çözme, Zilsiz Okul gibi kavramlar BN damgalıdır.
Bilim Çantası ve Hızlı Dönüşüm Kampı gibi projelerin çok sayıda (birkaç bin) kişiye erişmiş olması da bir diğer başarılı yan sayılmalıdır. Kongre, sempozyum gibi toplu erişim sağlanan etkinlikler de başarı hanesine yazılmalıdır.
d. Başarısız yönler neler, niçin?
- Seçici davranmamak 
- Dikkat çekici anlatım yöntemleri kullanamamak 
- Ortak yönlerimiz bulunan kuruluşlarla işbirliği kuramamak
Adı ve kuruluş amacı BN ile 0 uyan, ama bu amacı gerçekleştirmek yerine daha kısa erimli, daha tatmin sağlayan alanlara yönelen bir dernekle ilişkimiz halen sürdürülmeye çalışılıyor.
- Çok az sayıda personel ve gönüllü ile büyük bir iddiayı gerçekleştirmeye çalışmak 
- Soyut kavramları somut projelere taşıtmaktaki başarısızlık
- Genç kadroları yanımıza çekememek
- Kültürümüzde kök-sorun / hayalet-sorun kavramlarının bulunmayışı nedeniyle, BN yaklaşımlarının “somut” sayılmayışı 
- Mali güçsüzlük
 
ÇELİŞKİLERİN ODAĞINDAKİ KAVRAM: AHLAK
Beyaz Nokta Gelişim Vakfı’nın üzerinde durduğu önemli konuların başında etik geliyor. Ülkemizde son yıllarda her alanda yaşanan olumsuz olayları da göz önünde bulundurduğunuzda etik ile ilgili neler söylemek istersiniz? Türkiye’de etik kavramı ne ifade ediyor?
Bertrand Russell’in bir sözü var: “İnsanlığın iki tür ahlakı vardır: Birisi sözünü edip uygulamadıkları, birisi de uygulayıp sözünü etmedikleri.” Türkiye’deki etik konusu tam böyledir. Bu kadar çok sözü edilip bu denli az uygulanan kavram az görülür. Bakınız, ister ahlak ister etik deyiniz, ne anlama geldiği konusunda kaç kişinin zihninde bir netlik vardır? TDK’na göre “Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları”ndan ibaret. Diğer yandan, teknolojisini beğenip de ahlakını beğenmediğimiz gelişmiş toplumların ahlak tanımı ise şöyle: “Ahlak, uygun ve uygunsuz niyet, karar ve eylemler arasındaki ayrımdır. Ahlak, belirli bir felsefe,   din veya kültürden ya da bir kişinin evrensel olması gerektiğine inandığı standartlardan üretilmiş davranış kodlarından oluşan ilkeler veya standartlar bütünüdür”
 
İkisi arasındaki tanımn zenginliği –ve bu yolla sağladığı anlaşılırlık, netlik- bu kadar çok sözünü ettiğimiz, uğrunda cinayetler işlediğimiz “ahlak”ın ne anlama geldiği konusunda nasıl bir tanımsızlık olduğunu gösteriyor. Yaşamımıza yön veren kavramların –özellikle de gelişmişliği belirleyen soyut kavramların- hemen hepsindeki belirsizlikler, toplumsal yaşamımıza olumsuz olarak yansımakta, çeşitli çatışmaların yapı taşlarını oluşturmaktadır. Beyaz Nokta’nın Kavram Mutfağı adlı çalışması, önemli kavramların tanımları konusunda duyarlık oluşturmayı amaçlayan bir girişimdir. (Bkz. http://bit.ly/1n5Ujv2) Seksen kadar kavramın tanımını içeren bu web adresine ve adresteki “ahlak” tanımına bakılmasını öneririm. Bu tanımda ahlak, “zarar verme” ilkesi çevresinde somutlaştırılıp yol gösterici ve evrensel sayılabilecek bir içeriğe sahiptir.
 
Bu kavramsal çerçeve uyarınca özellikle de son yıllardaki tabloya bakıldığında, “uymak zorunda olduğu” gibi son derece belirsiz bir “zorlama” ifadenin giderek yoz bir ahlaka yol açtığı söylenebilir. “Uymak zorunluğu” o denli “mahalle baskısı” denilen olguya ve kişilerin “durumlarını korumak konusundaki doğal güdülerine” açıktır ki, rol model olarak kabul edilen kişilere bakarak ve/veya onların yönlendirmelerine uyarak her türlü “ahlak dışı” niyet, karar ve eylemlere yönelebilmektedirler. Meselenin daha da vahim yanı, bu yönelimin dini argümanlarla birleştirilerek oluşmasıdır. Ahlakın ne olduğu ve ne olmadığı konusundaki belirsizlik, din kurumunun ahlaki ilkelerinin de belirsizliği olarak ortaya çıkıyor. http://bit.ly/1KTby0c adresinde bu yoldaki bir makale kaleme almıştım. En azından dindar kişilerin dünyevi yaşamlarına yol gösterecek din ahlakının ilkelerinin belirliliğinin sağlanmasının önemi bu yazıda vurgulanmaktadır. Şu an için toplumumuzun niyet, karar ve eylemlerine yol gösteren dürtünün ahlak değil, başkaca dürtüler olduğunu söyleyebilirim.
 
MUTLULUK ‘ANLAMAKTIR’
Başarı ve mutluluk günümüzde üzerinde en çok kafa yorulan önemli kavramlardan. Herkesin bu iki kavrama verdiği cevaplar da farklılaşabiliyor. Sizce başarı ve mutluluk nedir, bu kavramların anlamını ve değerini gerçekten biliyor muyuz?
Kavramların tanımsızlığı sorunu her alanda karşımıza çıkıyor. Beyaz Nokta’nın bu konudaki çalışmalarından yararlanarak başarı kavramı konusunda bir tanım verebilirim: Başarı denilen şey, Everest Tepesi’ne tırmanma veya tek kürekle Atlantik’i geçme gibi olağanüstü bir şeyi gerçekleştirmek midir, yoksa aynı zamanda insanın, kendi domateslerini kendinin yetiştirmesi ya da yatak odasını kendinin süslemesi gibi bir şey olup, bu kapsam içine girer mi acaba? Söz konusu olan şey, bir politikacı veya televizyon sunucusu gibi dünyaca tanınan biri olmak mıdır, yoksa tahtadan oyduğu eserlerini kimseye göstermeyen ya da onları satmaya çalışmayan birinin, kendisiyle olan bir başarı anlaşması mıdır? Başarı psikolojisi her iki durumda da geçerli gibi. Everest’e çıkmayı başarı olarak gören kişi, o başarı yöntemini seçmiştir sadece; daha kişisel ve daha az onu bunu ilgilendiren yöntemler aşırı cesaretsizce anlamına gelmez. Churchill’in ressamlıktan ve bahçesindeki duvarı örmeden aldığı zevkin tıpkı politik hayatta elde ettiği başarı zevkininin aynı olduğu söylenir. Ünlü kişilerin sırf zevk için yaptıkları yan uğraşları, başkalarına bağlı olmayan bir başarı duygusu sağlamaktadır onlara. Birçok alanlarda olduğu gibi burada da esas sorun, beklentiler ile onları gerçekleştirebilme yetisidir.
 
Mutluluk kavramıyla ilgili olarak sadece kendi tanımımı vermek istiyorum. Bence mutluluk “anlamak”tır. Bu sözü Hawking ile yapılan bir söyleşide duymuş ve hayran olmuştum.
 
Üzerinde yapılan önemli tartışma konularından biri de başarı ve mutluluk arasındaki ilişki. Başarılı insanlar aynı zamanda mutlu mudur? Sizce bu sorunun net bir cevabı var mı?
Bu konuda bir fizik yasası kesinliğinde –ki onlar dahi kesin değil- bir ilişki tanımlanabileceğini sanmam. Ben ancak kendi yorumumu söyleyebilirim. Evet mutlu insanların başarılı olması daha olası görünüyor; ama başarılı olanlar mutlu olabilir ya da olmayabilir. Yani garanti değil.
 
ÇÖZEMEYENİ ÇÖZERLER
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olarak, sorunları çözme kabiliyetimizin istenen seviyede olmamasını gösteriyorsunuz. Sorunları çözme kapasitemiz niçin düşük? Bunu aşmak için nelerin yapılması gerekiyor?
Kısır Döngü adlı kitabı bulunun için yazdım. Arzu edenler http://bit.ly/1wYwzMO adresinden temin edebilirler. http://bit.ly/1wUOojv adresinde ise kitabın tanıtma yazısı var. Bu önemli konuyu merak edebilecek olanların en azından tanıtma yazısına ait linke tıklayıp okumalarını tavsiye ederim. Ama bir cümleyle söylemek gerekirse, sorun çözme kapasitesi düşüklüğü, bir dizi nedenin birlikte oluşturdukları bir “bileşik sorun”dur ve ilginç olan da, bu sorunun girdilerinden birisi bizatihi bu yetmezliğin kendisidir. Bir çelişki gibi görünebilir ama bu ilginç mekanizmayı merak etmenizi öneririm. Girdilerden ikinci önemli olanı ise sorgulama becerisi yetersizliği, onun girdileri ise Türkçe dilinin (çok) yetersiz kullanımı ve sorgulanamazlık (ezber) denilen kültürel hastalıktır.
Ne yapılması gerektiği konusunda ise tek şey söyleyebilirim: Bu sorunu önemseyiniz! Önemsemez iseniz ne olduğu, “Sorunların İntikamı: Çözemeyeni Çözerler” adlı kitabımda okuyabilirsiniz. Bu kitabı da http://bit.ly/1wYwzMO adresinden temin edebilirsiniz.
Bir makalenizde inovasyonun teşvikle değil, sorgulamakla mümkün olacağına dikkat çekiyorsunuz? Bunu biraz açarbilir misiniz?
Tüm yargıların en az bir ön koşulu vardır; ön koşulsuz yargı olamaz. İnovasyonlar (yenileşim) ise bu koşulların tanımladığı alanların dışında ortaya çıkar. Örneğin “suyun kaynama noktası 100°C’dir” bir yargıdır ve ön koşulu ise “eğer basınç ve sıcaklık normal şartlarda ise”dir. Buradaki “eğer …..ise” her yargı için geçerlidir. Peki, “eğer, basınç ve sıcaklık normal şartlar içinde değil ise” ne olur. O zaman su 100°C’de değil daha yüksek (veya alçak) derecelerde kaynar. Mesela düdüklü tencere içinde basınç yükselir ve su daha yüksek sıcaklıkta kaynadığı için yiyecekler daha kısa sürede ve de daha iyi pişer. Düdüklü tencere bir inovasyondur. Tüm inovasyonların anahtarı eğer … ise ve eğer … değil ise anahtarlarıdır.
 
BESLENME İLE ÇALIŞMA HAYATI 
ARASINDAKİ İLİŞKİ
Bilim ve Teknolojiden Sorumlu Devlet Bakanlığı yaptığınız dönemde 1987 yılında TÜBİTAK’ta dergimizin Bilimsel Yaın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala ile sağlıklı beslenme konusunda önemli çalışmalar yapmıştınız. Bu çalışmalardan bahsederek, günümüzde ülkemizde beslenme konusunda yaşanan süreci değerlendirebilir misiniz?
Beslenme konusunda o kadar çok söylem var ki herhalde bu nedenle bana da soruyorsunuz. Şaka bir yana, Sayın Pala ile birlikte çalıştığımız dönemde bir ilkeden yola çıkarak işbirliği yapmıştık. O ilke de, iyi beslenmeme halinde bir dizi zincirleme sorunun ortaya çıkmasının kaçınılmazlığıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’daki kömür işletmelerinde yapılan bir beslenme etüdünü okumuştum. Kömür işçilerinin verimleriyle beslenmeleri arasındaki ilişki araştırılıyor ve verimle besin bileşimi arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. 1963 – 1980 arasında Zonguldak’ta kömür işletmesinde çalışırken bu etütten yararlanarak, bir menü planlaması optimizasyon uygulaması yapmıştık. Bu nedenle beslenmenin sağlık ve çalışma alanlarında ne denli önemli olduğu gerçeği bizi işbirliğine götürdü.
 
HEDEFİMİZ SORUNLARINI ÇÖZEBİLEN BİR TOPLUM  
Beyaz Nokta Gelişim Vakfı’nın bundan sonraki hedefleri ve misyonunu açıklayabilir misiniz?
Beyaz Nokta’nın (Sorun Çözme Kabiliyetini” artırabilecek, tekrarlanabilir projeler üretip uygulamak) şeklinde tanımlanan misyonu noktasal olarak belirlidir. Toplumumuzun sorun çözme yeteneği, gelişmiş toplumlarınkiyle eş düzeye çıkana kadar bu misyon geçerlidir. Belki ondan sonra “muasır medeniyet düzeyinin üzeri” gibi bir vizyon söz konusu olabilir. Bugün itibariyle öngörülenler:
 
- Sorun Çözme Kabiliyeti ile ilgili kavramları kavrayabilecek daha çok kişiyle karşılaşma ortamlarını usanmadan taramak, rastlananlar ile network ilişkilerini iyi idare etmek.
- White Board tekniği konusunda genç girişimcilerin özendirilmeleri.
- BN kadrosunun en az iki profesyonel kişiyle güçlendirilmesi.
- Belirli bir ikna eşiğini aşana kadar çeşitli anlatım yollarının denenmesi.
- Gençlerin ilgilerini çekebilecek yeni yollar denenmesi.
- Kültürümüzde yeterince yer almamış kök-sorun hayalet-sorun kavramlarının tanıtımının sürdürülmesi.
- Yüksek nitelikli kişiler içinde Sorun Çözme Kabiliyeti ve bileşenleri konusuna duyarlı kişiler bulunması.
Tetikleyici olabilecek kimi fikirler:
- Yurtdışında yaşayan (veya uzun süre yaşamış) olanlar arasından, bu tür konulara yatkın olanlarla bir network oluşturmak,
- BN projeleri içinden, Sorun Çözme Kabiliyeti açısından kritik olanlardan seçilecek birkaç tanesi çevresinde (örneğin sorgulanamazlık, ezber) kampanyalar düzenleyerek, kamuoyunda duyarlık oluşturmak, 
- Yeni erişmiş bulunduğumuz https://goo.gl/kCP4Dt, https://youtu.be/30Zhb91WR90 adreslerindeki White Board tekniği ile bazı tanıtım videoları hazırlamak / hazırlatmak.
Uzun süredir aynı sosyal çevre içinde birlikte olunan ve hemen hemen aynı düşünsel çemberler içinde ve aynı değer kalıplarını kıramadan fikir üretilmeye çalışılan kişiler dışındakilerle bir beyin fırtınası yapılarak yeni tetikleyici fikirler oluşturmak.
 
Özel hayatında Tınaz Titiz neler yapar? 
Bir özdeyiş var: “Yaşama sanatının ustası çalışma, eğlenme ve öğrenmeyi ayırmaz; yaptıkları aynı anda bu üç işlevi birleştirmiştir.” Ben bu sanatın ustası olduğumu söylemiyorum, ama amacım budur. Siyasetle –geçmişte de olsa- uğraşanların bilinmeyen yönü pek olmuyor. İlgi alanlarım ise yaşamın bütünü. Herhangi bir alanı kendime yasaklayıp, belirli alanları seçmiyorum. Hobi olarak ise tenisi söyleyebilirim. 60 yaşımda oynamaya başladım, geçmiş yıllarda daha sık oynuyordum; ama şimdi kilo sorunum nedeniyle daha az oynuyorum.