Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Ekonomide çıkış yolu için yüzümüzü üretime dönmeliyiz

Kahvaltı Sohbetleri Toplantısı’nda konuşan Trakya Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, Türkiye ekonomisi ve gıda sektörünün bugünkü durumuna ilişkin önemli saptamalar yaptı.




Sadi UzunoğluHaliç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve dergimizin Bilimsel Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala tarafından düzenlenen ve Türk gıda sanayinin tanınmış isimlerinin katıldığı “Kahvaltı Sohbetleri”nin Mayıs ayı toplantısı, 23 Mayıs Salı günü İstanbul Ataşehir’de bulunan Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı (MAREV) Sosyal Tesisleri’nde yapıldı. Etkinlikte, İktisatçı ve Trakya Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, “Güncel Ekonomik Gelişmeler ve Gıda Sektörü” konulu bir konuşma yaptı.
 
Toplantının açılışını yapan Prof. Dr. Mehmet Pala, ekonominin doğrudan veya dolaylı olarak toplumun herkesimini yakından ilgilendirdiğini belirterek, “Ekonomik olarak zor bir dönemden geçerken, bu konuşmanın çok yararlı olacağını düşünüyorum. Bu toplantılarımıza katılan misafirlerimizin yaklaşık %80’ini gıda sanayinin yöneticileri oluşturuyor. Dolayısıyla Sadi Bey’in anlatacaklarının kendilerini de yakından ilgilendirdiğini söyleyebilirm. Sayın Uzunoğlu çok değerli bir bilim adamı. Üniversitenin yanı sıra televizyon programlarında da ekonomi konusunda önemli bilgiler vermiş ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Sözü kendisine bırakmak istiyorum” dedi.  
 
Çürük elmalar haksız rekabete yol açıyor
Türkiye gibi kapitalist ekonominin hakim olduğu bir ülkede birçok firmanın kâr getiren sektörlere yoğunlaştığını anlatan Sadi Uzunoğlu, bunun da problemleri beraberinde getirdiğini, bu durumun ülke ekonomisinin temel sorunu olduğunu söyledi. Yoğunlaşmanın olduğu sektörlere sonradan giren kuruluşların rekabet edebilmek amacıyla genellikle ürün fiyatlarını düşürdüğünü vurgulayan Uzunoğlu, “Bunu yapabilmesi için de üretimde kullandığı girdi maliyetlerini azaltması yani kaliteden ödün vermesi gerekiyor. Bu anlayış borcunu ve vergisi erteliyor, çalışanlarının maaşlarını kesiyor. Bu durum paranın olmadığı bir ticaret yaratıyor. Bu durum ise haksız rekabete yol açıyor. Bu tür girişler aslında kapitalizm sistemin krizlerini de beraberinde getiriyor. Çürük bir elmanın konulduğu sepetteki diğer elmaları çürütmesi gibi sağlıksız bir şekilde faaliyet gösteren işletmelerde bulundukları sektöre zarar veriyor. Vahşi bir kapitalizmin kuralları işlemeye başlıyor, etik kurallar değersizleşiyor. Kim ayakta kalıyorsa yoluna devam ediyor” dedi.
 
Ucuz para verimsizlik yaratır
Türkiye’de genellikle girişimcilerin bir işe girerken doğru fizibiliteyi yapmadıklarını kaydeden Profesör Sadi Uzunoğlu, firma sahiplerinin çalışanların kıdem tazminatları, yedek sermaye, dışsal etkileri hesaba katmadığını, özellikle sisteme yeni giren firmaların çözümü devlete olan yüklerini ertelemekte bulduklarını anlattı. Türkiye’de 2006 yılından bu yana borç erteleme kararı çıktığını ifade eden Uzunoğlu, “Banka kredisiyle zor dönen, maaşlarını bile bunun la ödeyen birçok firma var. Artık bunların sistemden çıkması gerekiyor. Çünkü o işletme battığı zamanda onunla çalışan diğer firmaları da olumsuz yönde etkiliyor. Ancak devlet ‘kimsenin kredisini geri istemeyeceksiniz’ diye bir karar alıyor. Böyle olunca da banka borçları yapılandırıyor. Bu da çare olmayınca devlet Kredi Garanti Fonu’nu devreye soktu. Yani devlet zor durumda olan işletmelere garanti oldu. Aslına bakarsanız Devlet Kredi Garanti Fonu’nun mantığı yanlış değildir. Ancak özel projelerin desteklenmesi, ileri teknoloji ürünlerinin geliştirilmesi teşvik etmek amacıyla bu fon oluşturuldu. Nisan ayının son haftası itibariyle 160 milyar lira Kredi Garanti Fonu desteği ile kredi kullandırıldı. Bunun yaklaşık yarısı yeniden yapılandırmaya gitti. Yani piyasaya çıkmadı. Diğer taraftan TOBB ve KOSGEB kredileri verildi. Örneğin, KOSGEB kredisi fa,izsiz kullandırıldı. Ekonomide ‘ucuz para verimsizlik yaratır’ diye bir gerçek vardır. Bir girişimci 20 bin lirayla AR-GE, 50 bin lirayla yatırım yapamaz. Bu krediler başka amaçlarla kullanılıyor. Biz çürük elmaları sepetten çıkarmıyoruz. Sorunlar daha fazla kredi vererek çözülmeye çalışılıyor. Bu durum düzgün çalışan firmalarımızı olumsuz etkiliyor. Haksız rekabet artıyor, bu da yeni markaların önünü kesiyor” diye konuştu..   
 
Et sorununu çözmek için bir öneri...
Türkiye’de tarım sektöründe çarpık yapılaşmanın son yıllarda aracı adı verilen tüccarları ortaya çıkardığını belirten Sadi Uzunoğlu, bu kesimin hızla zenginleştiğini, buna karşın çiftçisinin elini üretimden çekmeye başladığını anlattı. Geçtiğimiz günlerde 28 şehre 500’er adet damızlık dana getirilmesi amacıyla ihale açıldığını ve böylelikle et sorununun çözülmesinin amaçlandığını kaydeden Uzunoğlu şöyle devam etti: “Bu danalar Sırbistan’dan geliyor. Üreticiden çıkış fiyatı 1000 Euro. Ancak aracılar devreye girerek bu hayvanların tanesini 3 bin Euro’dan getiriyor. Yani bu danaları alan bir  işletme baştan hayvan başına 2 bin Euro fazla maliyetle işe başlıyor. Tarım Kredi Kooperatiflerimiz var. Bunlar gübre, ilaç, tohum, hayvan üretiyor. Her köye de girmiş. Az önce anlattığım örneğin KOSGEB’ten veya başka bir kaynaktan 9-10 milyar liralık bir parayı Tarım Kredi Kooperatiflerine aktarsak, her bir şehirdeki 3-4 işletmeye 500 değil birkaç bin dana versek. Bunun 81 bin ilimizde yapıldığını düşünün. Kırmızı et üretimi konusunda bir politika geliştirerek bu yolla aile işletmelerine 10-20 hayvan da verilebilir. Bu aileler de hiçbir harcama yapmadan yemini, ilacını Tarım Kredi Kooperatiflerinden alsın. Böylece hayvan yetiştiriciliği teşvik edilmiş olur. Büyük işletmeler de yetiştiricilerden bu hayvanları satın alabilirler. Bu şekilde üreticileri tüccarların eline düşmekten kurtarmış oluruz ve et tedarikindeki sorunlarını aşarız. Doğru bir planlamayla bunu çok rahat yapabiliriz. Diğer türlü ithal edeceğimiz 500 hayvanla et sorununu çözemeyiz. Hayvancıları da batırırız.” 
 
Türkiye’de 15-25 yaş arasındaki genç kesimin %30’unun ne çalıştığını ne de okuduğunu açıklayan Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, bu insanların eğitilerek nitelikli işgücünün yaratılması gerektiğine dikkat çekti. Kredi fonlarının sanayiye, yatırıma ve üretime aktarılmasının olmazsa olmaz öneme sahip olduğunu ifade eden Uzunoğlu, arzı artırarak enflasyon sorununun çözülebileceğini vurguladı. Karşılıksız verilen paranın da verimsizlik yarattığını söyleyen Uzunoğlu, “İşsiz insanlara verilen 500-600 liralık yardım tembellik yaratıyor. Genç bireyler veya çalışma çağında eli kolu tutanlar çalışmak istemiyor. O sebeple Afganistan’dan çoban getiriyoruz ya da Suriyelileri çoban olarak çalıştırıyoruz. Bu insanlara yüksek maaşlar veriyoruz. İstihdam yaratmada zorlanıyoruz, nüfusu doyurmak değil beslemenin önemini ayıramıyoruz. Yeteri kadar kırmızı et yemeyen bir toplum nasıl inovasyon yapıp doğru dürüst yeni fikir geliştirebilir ki?” şeklinde konuştu.
 
İnsanlar gıdadan vazgeçemez
Dünyada yaşanan büyük ekonomik krizlere, savaşlara, nüfus artışına rağmen gıda tüketiminin her şartta devam edeceğini söyleyen Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, “İnsanlar her şeyden kesecekler ama beslenmeye devam edecekler. Dolayısıyla tarımın önemi daha da artacak. Tarımın sürdürülebilir olması ancak topraklarımıza sahip çıkmamızla mümkün olacak. Bunun için de planlama şart. Maalesef biz tarım arazilerini yapılaşmaya açıyoruz, erozyona maruz bırakıyoruz. Taşımada ve saklamada ciddi sorunlarımız var. Bu sorunları acilen, büyük bir hızla çözmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
Taşımacılık ve paketlemede önemli sorunlarımız var
Türkiye’nin en önemli sorunlarından ikisinin taşımacılık ve paketleme olduğuna işaret eden Sadi Uzunoğlu, büyük şehirlerde satılan meyve – sebzelerin %40’lık bölümünü daha markete gelmeden yollarda kayba uğradığının altını çizdi, Uzunoğlu, “Marketlerde serpme olarak satılan bu ürünlerin bir kısmı da tüketicilerin elleriyle dokunması veya sıkması nedeniyle zarar görüyor. Mesela Rusya bu noktada çok güzel bir örnek olabilir. Rusya uçak krizinden sonra narenciyeyi Suriye ve Mısır’dan almaya başladı. Rusya bu ülkelerden aldığı narenciye ürünlerini büyük gemilerle soğuk zincir kuralları içinde taşıyor. Dolayısıyla ürünler yolda bozulmuyor, ayrıca ürünler gemi içinde paketleniyor. Ürünler Kırım Limanı’nda ambalajlı olarak büyük zincir marketlerin araçlarına yükleniyor. Ayrıca ambalajlı ürünün katma değeri ile serpme olarak satılan ürünlerin katma değeri arasında da büyük fark oluyor. Serpme bir ürün 1 dolara ihraç ediliyorsa aynı ürün ambalajlandığında 3 dolara satılabiliyor” dedi.   
 
Sadi Uzunoğlu’nıun konuşmasından sonra söz alan Prof. Dr. Mehmet Pala, 2016-2017 Kahvaltı Sohbetleri’ne Ekim ayına kadar ara verdiklerini belirterek, toplantıların organizasyonuna desteklerinden dolayı MAREV Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Eldem’e teşekkür etti.