Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Yaşadığımız ekonomik krizlerin kaynağı kamu açıkları

İktisatçı Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye’de çeşitli dönemlerde yaşanan ekonomik krizlerin kamu açıklarından kaynaklandığını belirtiyor.  




Kenan MortanEurofins Turkey Yönetim Kurulu Başkanı ve dergimizin Bilimsel Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala tarafından organize edilen ve Türkiye gıda sanayinin önde gelen isimlerinin katıldığı 2018 - 2019 döneminin ilk “Kahvaltı Sohbetleri” toplantısı, 25 Eylül Salı günü İstanbul Ataşehir’de bulunan Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı (MAREV) Sosyal Tesisleri’nde yapıldı. Etkinlikte; iktisatçı Prof. Dr. Kenan Mortan “Türkiye’nin ekonomik durumu, beklentiler ve öneriler” konulu bir konuşma yaptı.
 
Toplantının açılışında konuşan Prof. Dr. Mehmet Pala, Türkiye’nin zor bir dönemden geçtigini, bunun da üstesinden gelinebileceğini, ancak krizi iyi okuyarak çok büyük çaba sarfedilmesi gerektiğini soyledi. Mortan’ın bu toplantıda kendileriyle olmasının mutluluğunu yaşadıklarını belirten Pala, “Geleceğe yönelik beklentiler ve yapılması gerekenler konularında önemli noktalara değinileceğini düşünüyorum.Bizim de böyle bir düşüncemiz vardı. Kısa bir süre içinde organizyonu yaptık ve bu toplantımızı organize ettik. Kendisine bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.
 
“EKOMİMİZİ SICAK PARAYLA FİNANSE ETTİK”
Konuşmasına Türkiye’nin kendisini 2001 yılından beri adına sıcak para denilen yurt dışı kaynaklı kısa vadeli sermaye hareketleriyle finanse ettiğini belirterek başlayan Mortan, büyümenin dışarının varlık sermayesiyle sağlandığını söyledi. Türkiye ekonomisinin 1994, 2001, 2008 ve 2018 yıllarında kriz yaşadığını aktaran Mortan, ilk iki krizde Türkiye’nin yüzde 5,5 ve yüzde 6 oranında küçüldüğünü, 2008 krizinde dirayetli ekonomi yönetimi sayesinde fazla etkilenilmediğini anlattı. Bu yıl yaşanmakta olan krizin sonuçlarının henüz belli olmadığını, söz konusu bu 4 krizin kamunun açıklarından kaynaklandığına vurgu yapan Mortan, “Devlet bizim esenliğimiz için gerçekleştirdiği birtakım projelerde iki yakasını bir araya getirme özelliğini yitiren davranışlar göstermeye başlamıştır. Haliyle bu durumun bazı yansımaları oldu. Özellikle fonların elden çıkmasıyla paramız değersizleşmeye başladı. Değersizleşme ithalatla birlikte fiyat artışını beraberinde getirdi, bu da dengeleri bozdu” dedi.
 
2018 yılında dış konjonktür nedeniyle yabancı paraların ‘’ucuzluğunu’’ kaybettiğini açıklayan Kenan Mortan, bunun başlıca sebebinin 2017’nin başından itibaren ABD Merkez Bankası FED’in sıfır faiz politikasından vazgeçme kararı olduğunu, böylelikle sığınacak bir liman arayan uluslararası sermayenin Türkiye, Meksika ve Arjantin gibi ülkeleri  ‘’pas’’ geçtiğini ifade etti. Para hareketlerinde belirsizlik ve siyasi itişmelerin kesinlikle kabul gören durumlar olmadığına dikkat çeken Mortan, “Bunlar ekonomide sıkıntı yaratan ek faktörlerdir. Ancak bütçe açıklarımız, cari açığa rağmen finansmana devam edilmesi ve söz konusu bu cari açığa rağmen kurda küçük oynamalarla direnmeye devam edilmesi yaşadığımız sorunların temelini oluşturuyor” ifadelerini kullandı.             
 
“ULUSLARARASI ÜS MODELİNİ TARTIŞIR OLDUK”  
Türkiye’de 2001 krizinin hemen sonrasında Kemal Derviş’in yüksek teknolojiye geçilmeden yığın üretiminde bir dünya üssü olmaya yönelik ekonomi programının uygulanmaya başladığının altını çizen  Dr.Mortan, “Dikkat ederseniz otomotiv sektörü ülkede  en büyük ihracat  kalemini gerçekleştirdi.Bu   sektörü yönetenlerin başarısı olduğu kadar  uluslararası iş bölümü çerçevesinde kamyon üretimi için Türkiye’nin elverişli koşulları barındırmasından kaynaklandı. Çok uluslu şirketler 2001 sonrası bir programı içinde ülkemizi bir üs olarak belirledi. Bu üs olma modeli Türkiye’ye otomotiv, tekstil,gıda  ve demir-çelikte büyük ihracat sıçraması getirdi. Bu model genellikle güzel bir büyüme hızı yaratır, düşük fiyat artışlarının yaşanmasına izin verir, dış finansman yaratma şansı sunar ve ülkede de nisbi bir denge sağlar. Brezilya bu model sayesinde  ek 50 milyon insanının  karnı doyurur hale getirdi. Uluslararası iş bölümü programının esası Washington Uzlaşması olarak bilinen  kurallarının hiçbir biçimde tartışılmamaması daha  önemlisi bozulmamasıdır.Kanaatim odur ki son 2 yıldır bu programı   hem çok tartışıyor hem de  başta  faiz  politikası   farklı ekonomi  politikalarıyla   gölgeliyoruz ” diye konuştu.       
 
2017’DEKİ YÜZDE 7.4’LİK BÜYÜMENİN NEDENLERİ
Ekim 2017’de revize edilen Orta Vadeli Programa göre Türkiye’nin yüzde 5,5 oranında büyüyeceğinin  öngörüldüğünü yıl sonunda yüzde 7.4’lük büyüme yaşandığını anımsatanMortan sözlerine şöyle devam etti: “Çin’in yüzde 6’larda büyüdüğü bir dönemde yüzde 7.4’lük büyüme gerçekten büyük bir başarı. Kendi kendime bunun sebeplerini bulmaya çalıştım. Çünkü bu büyüme rakamları benim öngörülerimin hayli üzerinde çıkmıştı. Ben -1/+1’lik büyüme bekliyordum. Bu büyümede rol oynayan başlıca sebepleri şöyle ifade edebilirim: 
 
1- Türkiye uluslararası sisteme kenetlendiği sürece kredi kuruluşlarının notları ne kadar olumsuz olursa olsun ihracatını sürdürüyor. 
2- Ülkemizde tüketim milli gelirimizin motoru konumunda. Haneler tüketim harcamalarını bir şekilde kısmadılar. Örneğin son Kurban Bayramı tatilinde 15 milyon kişi tatil harcaması yaptı. Bu da turizm sektörünü canlandırdı.
3- Trump’ın politikaları ve Suriye’deki son gelişmeler şimdilik olumsuzluk yaratmadı.
4- Bütçe açığımız getirilen iki vergi affıyla iyi geçiştirildi. 
5- Fonlarda bir sorun meydana gelmedi.
6- Türkiye şans faktörünü iyi kullandı, güven ve moral endeksi güzel seyretti.
 
Bunlar geçtiğimiz yılki büyümemize sebep olan faktörlerdi. Orta Vadeli Program, enflasyon ve cari açık yaratmayan ve teknoloji yoğunluklu ürünlerin ihracatına dayalı bir büyüme öngörüyor. 2018 programında ise kişi başı milli gelir tahminin 11 bin 409 dolar olduğu belirtiliyor. Bu sabahki kurla bir  yeni  hesaplama yaptım. Kişi başı milli gelirimiz 7 bin dolara kadar gerilemiş. Yani son 1,5 ayda cebimizden 4 bin dolar çıkmış durumda. Dolayısıyla Orta Vadedi Prgram realize edilemeyecek şekilde bir tabloyla karşı karşıyayız.”
 
20 Eylül 2018 tarihinde açıklanan yeni Orta Vadeli Program’ın büyüme beklentilerini kestiğini ve ancak 2021 yılında   günümüzdeki  değerlere  dönebileceğimizi öngördüğünü vurgulayan Kenan Mortan, dünyada buna benzer programı uygulayıp tasarruf sağlayabilen başka bir örneğin olmadığını söyledi. Bunun en önemli sebebi olarak cari açık, düşük kur, ödeme açığı, bütçe açığı ve bastırılmış faizi gösteren Mortan, “Bu beşli olumsuzluk devam ettiği sürece bu programla yüksek büyüme ritmini yakalamanız mümkün değildir. Mutlaka başka önlemler daha gerekmektedir” dedi.
 
EKONOMİDE NELER YAPILMALI?
Kenan Mortan, ekonomide atılması gereken adımları şöyle sıraladı:
 
· IMF ile bir an önce  bir stand by  anlaşması yapılmalı.
· Şirketlerin banka  borçları yapılandırılmalı.
· Yüksek büyüme hedeflerine son verilmeli.
· Her türlü hibe ve destek programın durdurulmalı.
· Politika faiz oranı Merkez Bankası’nın kendi   kararıyla yükseltilmeli .
· Avrupa Birliği ile müktesebat görüşmelerinin hızlandırılmalı.
  
OSMANLI YENİÇERİLERİN MAAŞINI DÜKA OLARAK VERİRDİ 
Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da gerçekleştirdiği fetihlerde yeniçerilere ağırlıklı olarak duka verildiğini kaydeden Profesör Mortan, akçenin oranının çok az olduğunu ve Avrupa topraklarında geçerli bir para birimi olmadığı belirtti. O dönemlerde Osmanlı yüksek aklının hakim para rejimiyle oynamadığına dikkat çeken Mortan, “O dönemlerde hakim para bugünkü dolara benzetebileceğimiz Venedik dükası. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethedilmesinden sonra Beyazıt’ta bulunan darphanede düka bastırılmasını emretmiş. Bir başka örnek vermek gerekirse; Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulmuş olmasına rağmen Lozan Antlaşması gereği gümrükler serbest kalmadığından paraya el konulmadığı için ilk Türk Lirası’nı basma hakkı 1933 yılına kaldı. O zamana kadar Osmanlı Lirası kullanılıyor. Yani genç Cumhuriyetimizin yönetimi 1950’lere kadar paranın dengesini piyasanın kendisine  sunduğu olanaklar içinde  korumaya çalışmıştır” dedi.