Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Kırmızı et sektörü açısından 2020 nasıl geçti?

Tarık Tezel
Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği - SETBİR
 




Kırmızı etÜlkemizde kırmızı et üretimi 2019 yılında, bir önceki yıldan %7,4 oranında daha yüksek olarak 1 milyon 201 bin ton olarak gerçekleşti. Bu miktarın 1 milyon 75 bin tonu sığır etiydi. Kırmızı et üretiminde 2020 yılının sonuçlarına ilişkin TÜİK verilerini şubat ayında öğrenebileceğiz. Ancak bu yıl yaşadığımız koronavirüs salgını nedeniyle ev tüketiminin artması dolayısıyla paketli ürünler, yani işlenmiş ürün pazarında bir büyüme olduğu görülüyor. Bu sene de kırmızı et üretiminin 1 milyon tonun üzerinde olmasını bekliyoruz. 
 
Aslında bu miktar artık ülkemiz için bir eşik değer. Kişi başı yıllık kırmızı et tüketiminde 14,5 kilo seviyesine ulaştık. Dünya kırmızı et üretiminin (domuz eti hariç) %1,4’ünü Türkiye gerçekleştiriyor. 2019 yılında 772 bin 230 baş canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan ithal edilmişti. Bu miktar, bir önceki yılın nerdeyse %60 daha altındaydı. Bu ithalatın 17 bin 594 başı damızlık, 671 bin 482 başı ise besilik ve kasaplık sığırlardan oluşuyordu. 82 bin 213 baş ise koyun ithal edilmişti. 2019 yılındaki bu ithalatın bedeli bir önceki yıla göre %61 düşerek 686 milyon dolar olmuştu. 
 
2020 yılının 11 ayında yapılan ithalata bakıldığında ise toplamda 344,8 milyon dolar ödenerek 389.771 baş canlı hayvan satın alındığını görüyoruz. Bu ithalatın 14.609 başı damızlık, 309.169 başı besilik ve kasaplık sığırlardan oluşuyor. 65.671 baş da koyun ithal edildi. 2020 yılında kırmızı et sektöründeki müjde de “Karkas Sınıflandırması Yönetmeliği” ile geldi. SETBİR olarak öteden beri sektörel çözüm önerilerimiz arasında bulunan, karkas etin fiyatlandırılmasında objektif değerlendirme sistemi olan ve Avrupa Birliğinde (AB) yıllardır uygulanan “Sığır Karkasının Sınıflandırılmasına Dair Yönetmelik”in 2020 yılı bitmeden yayınlanmasından sektör olarak memnuniyet duyduk. 
 
ETTE 2021
2020 yılı aslında hem ülkemiz hem dünya için her sektörde olduğu gibi kırmızı et sektörü için de bir hayli zorlu geçti. Tüm dünyayı sarsan virüs salgınının etkisi nedeniyle 2020 yılına ilişkin öngörüler maalesef gerçekleşemedi. Ayrıca ülkemizde ithalata dayalı yem ile hayvancılık üretimi gerçekleştirdiğimizden dolayı, 2020 yılı içerisinde yaşanan kur dalgalanmaları özellikle hayvancılık sektörünü zora soktu. Ancak 2020 yılının sonundan itibaren artık önümüze daha ümitle bakıyoruz. Dolayısıyla öncelikle mevcut düzenin ayakta tutulmasını, üreticilerimizin üretiminin sürdürülebilirliğini ve tüketicilerimizin hesaplı ve sağlıklı ürünlerle buluşabilmesini sağlamak için, stratejik planlarımızı bu döneme direnmek değil, geçici de olsa dönemin koşullarına göre revize etmemiz gerekiyor.
 
Şu anda ve önümüzdeki dönemde en temel sorun finansman kaynağı. Dolayısıyla bu döneme özgü de olsa, özellikle temel gıda ürünlerinde katma değer vergisi oranlarının gözden geçirilmesine ve sanayi üretiminin maliyetlerinin düşürülmesine ve kredi maliyetlerine yönelik temel tedbirlere ihtiyaç var.
 
HEDEFLERİMİZ VE BEKLENTİLERİMİZ
Koronavirüs salgını tüm dünyayı ve ülkemizi derinden etkilediği gibi, süt ve kırmızı et sektörleri de doğal olarak salgının etkilerine maruz kaldı. Sürece kronolojik olarak bakacak olursak, öncelikle salgının ilk dönemlerinden itibaren yurt dışı kaynaklı girdilerde yaşanan ithalat sıkıntısı sorun olarak karşımıza çıktı. Sonrasında uluslararası ticarette her ülkede farklı uygulanan karantina kaynaklı ihracat lojistiği sorunları baş gösterdi. Ancak en önemlisi, özellikle gıda sektöründe ev dışı kanalın neredeyse kapanması oldu. Sektörün ticaret hacminin %30’una denk gelen bu tıkanıklık, beraberinde ciddi bir finans yükü de getirdi. Salgın koşullarının tüm dünyada yarattığı ortak sıkıntı, küresel bir ekonomik darboğazı da ortaya çıkarınca, başta döviz kurları olmak üzere tüm girdi maliyetleri de bu etki ile yükseldi. Ancak tüm bu koşullara rağmen üreticimizin sütünü etini çiftliğinde bırakmadık, aldık, işledik. Ödemelerimizi aksatmadan zamanında yaptık. Bu arada tüketicimizin ihtiyacını da eksiksiz karşıladık.
 
Dünya ve Türkiye koronavirüs salgını ile mücadele ederken, virüse karşı alınması gereken kişisel tedbirlerin başında hem bağışıklık sistemimizi hem de genel vücut direncimizi güçlü tutmanın geldiği bir kez daha karşımıza çıktı. Sağlıklı bir yaşamın en önemli unsurlarından biri de hayvansal protein tüketimidir. Burada da hayvansal proteinin en önemli iki kaynağı süt ve kırmızı et öne çıkıyor. Sorunumuz küresel ancak mücadelemiz ulusal. Biz süt ve kırmızı et sektörlerinde faaliyet gösteren SETBİR üyeleri olarak, çiftliklerimizin ve fabrikalarımızın kapılarını kapatamayız, karantina dönemlerinde dahi evde kalamayız. Tüm zorlu koşullara rağmen tüketicimize talep ettiği miktarda ürünü mutlaka ulaştırıyoruz.
 
Bu yıl uluslararası para piyasalarındaki dalgalanma, dünyada tüm ülkelerin ekonomik dengelerini sarstı. Dolayısı ile bizim de bu etkinin dışında kalmamız söz konusu olamazdı. Tabii ki tüm yurtdışı kaynaklı temel girdiler dövize endeksli birim fiyatlara sahipler ve bunun sonuçları tüm sanayi ve ticaret kesimlerini belli oranlarda etkiliyor. Et ve süt sektörleri endüstriyel girdi maliyetlerine bakacak olursak, salgının ilk dönemi ile enerji, ambalaj, işçilik, uluslararası emtia piyasaları ve diğer endüstriyel girdiler ve yukarıda sözünü ettiğimiz satış daralmasının yarattığı finansman maliyetlerini de göz önüne aldığımızda sektörde maliyet artışı %30’un üzerinde. Sektör, her koşula rağmen halkımızın sağlıklı hayvansal protein gereksinimini karşılamak, ülkemizin ihracatına katkıda bulunmak ve milli kalkınmaya destek olmak üzere çiftlik yatırımlarından sanayi yatırımlarına kadar sektörün gelişmesi için gayret ediyor. Küresel krizin etkilerinin her yönü ile hissedildiği bu dönemde dahi hem ulusal çapta yatırımlar hem yenileme ve ilave yatırımlar, hem de istihdamın devamlılığı ile iç piyasada verimlilik ve milli kalkınma odaklı, uluslararası pazarlarda ise rekabetçi bir Türkiye için ciddi bir mücadele söz konusu.
 
Kırmızı et, süt ve yem, Türkiye’de de dünyada da birbirinden ayrılamaz sektörlerdir. Her üç sektörün daima, hayvancılık ve hayvancılığa dayalı bitkisel üretimi de göz ardı etmeden birlikte değerlendirilmesi gerekir. Türkiye kırmızı et ve süt sektörleri, üreticisi ve sanayisinin geldiği uluslararası seviyede tecrübe, bilgi ve teknoloji birikimi ile bugünkü ihtiyacın üzerinde bir kapasiteye sahiptir. İhtiyacımız, sektörün tüm girdi kaynaklarında uluslararası standartlarda kalite ve verimlilik odaklı üretim modellerinin geliştirilmesidir. Tüm sektör paydaşlarının, “halkımızın et ve süt kaynaklı hayvansal protein tüketiminin ideal seviyeye taşınması temel hedefi ile” işbirliği içinde hareket etmesi, toplumsal kalkınmamızda itici güç olacaktır. 
 
SETBİR olarak en temel beklentimiz, kamu iradesi, üretici kesim, sanayici ve perakende satış kanalları ile uzlaşma içinde, asgari müştereklerde birleşen, nihai tüketicimize olan sorumluluğu birlikte paylaşan, uluslararası pazarlarda rekabet hedeflerine birlikte odaklanan ve kalite bilinci ile ortak hedeflere birlikte inanmış bir sektörel iklime kavuşmaktır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023’ün tarım ve gıda vizyonu, toplumun sağlıklı beslenme gereksinimlerini yeterli nicelik ve nitelikte, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir yollarla karşılayabilen, biyolojik çeşitliliğini koruyan ve toplumsal yarara dönüştürebilen, verimliliği artan tarım ve tarımsal sanayinin de katkısıyla, uluslararası alanda rekabet edebilen gelişmiş bir Türkiye olmalıdır. Bunun için biz SETBİR üyesi sanayici ve üreticiler, hedeflerimize inançla odaklanarak daha çok çalışacağız. Yeni yılın ülkemize ve dünyaya sağlık, iyilik, huzur ve bereket getirmesini dilerim.