TGDF gıda sektörüne katkı sağlayacak seminerlere başladı
26/06/2025 - 16:07:00
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), gıda sektörünün gelişimine katkı yapmak amacıyla mayıs ayı içinde “Gıda Sanayinde Enerji Verimliliği ve Tasarrufu” ile “Yeni Nesil Fonksiyonel Gıdaların Geliştirilmesi” seminerlerini düzenledi. TGDF Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala’nın moderatörlüğünde online olarak gerçekleştirilen seminerlerde önemli bilgiler paylaşıldı.
Haber: Özgür Çilek / Gıda Teknolojisi Dergisi
* Bu haber, Gıda Teknolojisi Dergisi'nin Mayıs - Haziran 2025 sayısında yayımlanmıştır.
Bu misyonundan hareket eden TGDF, geçtiğimiz mayıs ayından itibaren sektörel seminerler düzenlemeye başladı. TGDF Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala’nın moderatörlüğünde online olarak gerçekleştiren webinarlarda; gıda sanayinde enerji verimliliği ve yeni nesil fonksiyonel gıdaların geliştirilmesi konuları irdelendi. Her iki etkinliğe yoğun bir katılım olurken, interaktif bir ortamda gerçekleştirilen toplantılarda, katılımcılar soru ve görüşleriyle katkı yaptı.
İlk webinarda gıda işletmelerinde enerji verimliliği konuşuldu
Webinarların ilki olan “Gıda Sanayinde Enerji Verimliliği ve Tasarrufu” semineri, 12 Mayıs Pazartesi günü gerçekleşti. Prof. Dr. Mehmet Pala’nın yönettiği etkinliğin konuşmacısı Enerji Uzmanı ve Vat Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökay Çomoğlu oldu. Toplantının açılışında konuşan Prof. Dr. Mehmet Pala, “Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu olarak yeni bir atılım yapmayı planladık. Bu çerçevede bir dizi seminerler düzenleyeceğiz. Bu kapsamda ilk seminerimiz gıda sanayide enerji verimliği ve tasarrufu olacak. Eminim ki bu toplantılar sektörümüze ciddi bir katkıda bulunacak” dedi.
Son zamanlarda enerji fiyatlarında büyük bir artış yaşandığını ve bu durumun üretim maliyetlerini önemli ölçüde etkilediğini belirten Mehmet Pala sözlerini şöyle sürdürdü: “2000'li yılların başında taşıma maliyetlerinde enerji giderlerini dikkate almazdık. Ama sonradan maliyette enerji giderleri ciddi bir pay almaya başladı. O yüzden biz bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizde de toplam enerjinin yaklaşık üçte biri gıda sanayinde kullanılıyor. Enerji tüketiminin bir maliyet meselesi yanında ayrıca çevresel boyutları da var. Bilindiği üzere Türkiye'de fosil yakıtların toplam enerjideki payı yüzde 40-50'ye dayanıyor. Bunun da ciddi etkileri var. Yani harcadığımız her kilovat saat elektrik, parametrik, doğalgaz atmosferi ve karbon emisyonu olarak geri dönüyor. Dolayısıyla sadece bir maliyet düşünümü yapmıyoruz, aynı zamanda çevreye de doğrudan bir katkı ekleyeceğiz. Sevindirici olan gıda sektöründe enerji verimliliği konusunda büyük bir potansiyel barındırılıyor. Yapılan araştırmalara göre gıda sanayinde ciddi bir enerji verimliliği analizi yapıp ve bunun gerekleri yerine getirilebilirse toplam enerji yüzde 25'i gibi çarpıcı bir enerji tasarruf potansiyeli bulunduğunu görüyoruz. Bu nedenle bugün seminerdeki amacımız gıda sanayinde enerjiyi daha verimli kullanmanın yolları nelerdir? Bunları gözden geçireceğiz.”
Gıda sanayi kapsamında enerji verimliliğinin, sürdürülebilirlik, geri kazanımm ve toplam verimlilik gibi hususlar değerlendirildiğinde oldukça önemli bir konu olduğunu belirterek sözlerine başlayan Gökay Çomoğlu, “Yani biz enerji verimliliğini konuşuyoruz ama neden? Mehmet Hocamızın da ifade ettiği gibi enerji maliyetlerine baktığınız zaman şu anda pahalı olan enerji aslında Avrupa standartlarına baktığınız zaman ucuz. Ama biz sanayici gözüyle olaya baktığımız zaman ne yapıyoruz? Her sene belirli oranlarda zamlar geliyor, enerji maliyetleri artıyor. Zaten şu anki ekonomik konjektürde üretim yapmak oldukça pahalı ve maliyetli. Bu bağlamda maliyetlerin sürekli artması bizi enerji verimliliğini odak noktasına almamızda çok etkili olmakta” diye konuştu.
“Gıda tesislerinde ısıtma ve soğutma maliyetlerin yüzde 70’ini oluşturuyor”
Süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, unlu mamuller, şekerleme, soğuk zincir, konserve, içecek üretimi, yağ üretimi yapan işletmelerde enerji giderlerinin ortalama civarında olduğunu açıklayan Gökay Çomoğlu, bu oranın zaman zaman yüzde 20’lere kadar yükseldiğini belirtti. Özellikle gıda tesisleri için ısıtma ve buhar sistemlerinin toplam enerji giderlerinin yüzde 30-45'ini oluşturduğuna vurgu yapan Çomoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu oran soğutma sistemleri söz konusu olduğunda yüzde 20-30’u buluyor. Ortalamaya vurduğumuz zaman gider kalemini içinde ısıtma ve soğutmanın payı yüzde 70 civarında. Bunun haricinde neler var? Elektrik motorları, aydınlatma ve gıda sistemleri, hava kompresörleri ve adlandıramadığımız proses ve bazı giderler. Ama şunu unutmamak lazım, biz birim ürün başına 100 birim enerji harcıyorsak bugün tesislerimizde aynı ürünü üretmek için 85 birim enerjiyle de üretimi yapabiliyoruz. Verimlilik dediğimiz şey aslında tam olarak da bu. Üründen ve hizmetten ödün vermeden aynı işi daha az enerjiyle yapabiliyor olmak.”
Enerji verimliliği konusunda aksiyon alan firmaların, gerek iç piyasada gerek yurt dışında rekabet gücünü oldukça artırdığına dikkat çeken Çomoğlu, “Siz bir ürün üretiyorsunuz, bu ürünü üretmek için harcamış olduğunuz enerjiye spesifik enerji tüketimi diyoruz. Bir ürün başı harcamış olduğunuz enerjidir bu. Ama bunun bir de enerji yoğunluğu dediğimiz mali tarafı var. Enerji yoğunluğu da bizim hasılat başına harcamış olduğumuz enerjidir. Bu bağlamda biz birim ürün başına harcamış olduğumuz enerjiyi ne kadar azaltabilirsek, Mehmet Hocamızın bahsetmiş olduğu üzere yüzde 25 oranında bir tasarruf söz konusu olabilir. Bu hiç de azımsanacak bir oran değil” ifadelerini kullandı.
“Nasıl kendimize check-up yaptırıyorsak, işletmeler de enerji etüdü yaptırmalı”
Konuşmasında şirket olarak gerçekleştirdikleri projelerden örnekler veren Gökay Çomoğlu, enerji etüt çalışmasısı yaptıkları büyük bir gıda işletmesinden söz etti. Söz konusu firmaya ait tesisin yıllık doğalgazın maliyetinın 125.1 milyon TL, yıllık elektrik maliyetinin ise 67.9 milyon TL olduğunu tespit ettiklerini anlatan Çomoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tesisin bugünkü enerji maliyetleriyle yıllık enerji maliyeti 193 milyon TL’yi buluyor. Biz bu tesiste bir enerji etüdü yaptık ve gördük ki, 193 milyon TL yerine 160 milyon TL’lik bir enerji maliyetiyle aynı üretim yapılabiliyor. Peki aradaki 34.2 milyon TL'lik tasarruf potansiyelini nasıl ortaya koyduk? Toplamda 22 adet proje tayin ettik bu işe. Bunların bazıları, az önce bahsettiğim gibi buhar sistemleri, ısıtma sistemleri, soğutma sistemleri, elektrik motorları, basınçlı hava. Güzel olan tarafı söyleyeyim, biz bu tesiste enerji etüdü yaptıktan sonra 4 tane projeyi de hayata geçirdik. Ben enerji etüdünü check-up'a benzetiyorum. Nasıl ki insanlar belirli periyotlarda check-up yaptırıp tansiyonuna baktırıyor, şekerine baktırıyor, kan değerlerine baktırıyorsa aslında her işletme de enerji etüdünün yaptırmak durumunda.”
Gökay Çomoğlu kimdir?
İstanbul Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Gökay Çomoğlu, yüksek lisansını tamamladıktan sonra 2010 yılında enerji verimliliği sektörüne giriş yaptı. Türkiye'de ve farklı ülkelerde birçok enerji verimliliği çalışmaları yürüttü. Atık su sistemleri, basınçlı hava sistemleri, soğutma ve pompa sistemleri gibi çok sayıda projenin uygulamasını gerçekleştiren Çomoğlu, enerji yönetimi ve enerji geri kazanımı konusunda ülkemizdeki birçok endüstriyel işletmeye danışmanlık hizmeti verdi. Enerji verimliliği anlamında ulusal ve uluslararası birçok eğitim programını başarıyla tamamlayan Çomoğlu, 2020 yılında European Energy Manager sertifikası almaya hak kazandı. TÜBİTAK, Yıldız Teknik Üniversitesi ve pek çok kurumla enerji verimliliği konusunda ortak projeler geliştirdi. Halen VAT Enerji Genel Müdür Yardımcısı olarak kariyerine devam ediyor.
YENİ NESİL FONKSİYONEL GIDALARIN GELİŞTİRİLMESİ SEMİNERİ
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu’nun (TGDF) mayıs ayı içinde organize ettiği ikinci seminer olan “Yeni Nesil Fonksiyonel Gıdaların Geliştirilmesi” webinarı, 21 Mayıs Çarşamba günü gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü TGDF Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala’nın yaptığı online seminerde, Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin bir sunum gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Mehmet Pala: “Fonksiyonel gıdalar halk sağlığı için fırsatlar sunuyor”
Türkiye'de her yıl yaklaşık 250 bin yeni kanser vakası görüldüğünü, toplumun 'inin diyabet hastası olmasının ve obeziteyle mental hastalıklar açısından Avrupa'da ilk sırada yer almasının gıda-sağlık ilişkisinin önemini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdiğini anımsatan Mehmet Pala. “Bu veriler gıdanın aynı zamanda halk sağlığının korunmasında da aktif bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, sağlık üzerindeki etkileri bilimsel çalışmalarla desteklenen fonksiyonel gıdaların yaygınlaşması, toplum sağlığının geliştirilmesi açısından önemli bir fırsat sunmaktadır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Pala’nın konuşmasının ardından sunumuna başlayan Prof. Dr. Fikrettin Şahin, besin değeri dışında sağlık üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı geliştirilen ve üretilen bütün ürünlerin fonksiyonel gıda olarak tanımlandığını dile getirdi. Fonksiyonel gıda sektörünün son yıllarda hızla büyüdüğüne dikkat çeken Şahin, bunun altında tüketicilerin artan sağlık bilinci olduğunu söyledi. İnsanların sağlık taleplerine cevap verebilmek için birçok gıda şirketinin fonksiyonel gıdalarla ilgili Ar-Ge yatırımları yaptıklarını anlatan Şahin, “Özellikle tüketiciler diyetlerini yönetmek ve sağlık durumlarını izlemek için dijital araçları daha fazla kullanmaya yöneliyor. Bu da sağlık sektöründe fonksiyonel gıdalara yönelik ilgiyi artırmıştır” dedi.
Fonksiyonel gıdaların geleneksel gıdalardan farkları
Geleneksel ürünlerle fonksiyonel gıdalar karşılaştırıldığında, beslenme ve bazı özellikleri açısından aralarında ciddi farklılıklar bulunduğunu söyleyen Fikrettin Şahin şöyle devam etti: “Geleneksel gıdaların, tarihsel olarak belirli bir kültürde, bir bölgede, bir toplumda kullanılan doğal veya minimum işlemiş gıdalar olduğunu görüyoruz. Çoğunlukla da doğal ortamda oluşurlar, katkı maddesi ya hiç içermezler ya da çok az içerirler. Geleneksel tariflerle üretilirler. Yani standartize edilmiş protokolü ve içerikleri yoktur. Ama fonksiyonel gıdalar, sağlık yararları olduğu düşünülen özel bileşenleri içerirler ki. Bunlar vitaminler, minareller, antoksidantlar, omega 3 yağı asitleri gibi çeşitli bileşenler açısından zengin olan gıdalardır. Çoğunlukla bilimsel çalışmaların, araştırmaların sonucunda geliştirilmiş olan ürünlerden bahsediyoruz. Bazı fonksiyonel gıdalarda belirli besin üyelerinin artırılması veya zararlı kabul edilen bazı bileşenlerin de azaltılması hedeflendiği için özel işlemlerden geçirilirler. Sağlık bilimcine sahip olan tüketiciler arasında fonksiyonel gıdaların bir popüleritesi vardır.”
Yükselen bir trend olarak yeni nesil fonksiyonel gıdalar
Fonksiyonel gıdaların kendi içerisinde sınıflandırıldığını anlatan Fikrettin Şahin, “Belirli besin üyelerinin içine çeşitli vitamin, mineral, protein veya diğer besin maddelerinin eklenmesi veya artırılması yoluyla üretilmiş olan fonksiyonel gıdalara biz zenginleştirilmiş gıdalar diyoruz. Örnek verecek olursak, kalsiyum eklenmiş süt ürünleri, demir veya folik asit eklenmiş kahvaltılık gevrekler bu anlamda zenginleştirilmiş fonksiyonel gıdalara örnek gösterilebilir. Bununla beraber diğer fonksiyonel gıdalara baktığımız zaman, probiyotik içerikli olan fonksiyonel gıdaları, antoksidan içeren gıdaları, omega 3 bakımından zengin olan gıdaları, lif içeren gıdaları, bitkisel özleri ve ekstratlar içeren gıdaları ve fonksiyonel içeceklerı sayabiliriz. Yeni nesil fonksiyonel gıdalar, içerikleri ve hazırlama teknolojileri açısından fonksiyonel gıdalardan farklılaşıyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Fikrettin Şahin konuşmasında Yeditepe Üniversitesi olarak fonksiyonel gıdaların geliştirilmesi ve bunların sağlık alanında kullanımına ilişkin yürüttükleri projelerin detaylarını anlattı. Gıda sektöründen önemli isimlerin izlediği ve yoğun bir katılımın olduğu webinar, sorular ve çeşitli görüşlerin paylaşılmasıyla sona erdi.
Prof. Dr. Fikrettin Şahin kimdir?
1989’de Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nden fakülte birincisi olarak mezun olan Fikrettin Şahin, 1994'de Ohio State University, College of Food, Agriculture and Environmental Sciences, Department of Plant Pathology'den yüksek lisans ve 1997 yılında da doktora derecesini aldı. 1997-98'de The Western Ontario University, Agri-Food Canada, London, Kanada'da klinik mikropiyolojide doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 1999 yılında Atatürk Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak göreve başladı. 2000’de doçent, 2005 yılında ise profesör unvanını aldı.
2004 yılında Yeditepe Üniversitesi’ne geçen Fikrettin Şahin halen Yeditepe Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı, Biyoteknoloji Enstitü Müdürü, Ar-Ge ve Analiz Merkez Laboratuvarları Koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Prof. Şahin, klinik, gıda, çevre ve bitki orijinli mikroorganizmaların moleküler tanısı, karakter karakterizasyonu, endüstriyel kullanımı olan biyolojik formülasyonların geliştirilmesi, antimikrobiyal malzeme geliştirilmesi, üretimin kökücüye, gen tedavi ve kanser konusunda bilimsel çalışmalar yapmaktadır. Şahin’in, şimdiye kadar yürüttüğü bilimsel araştırmalar kapsamında 554 bilimsel makale, 513 bildiri, 40 kitap bölümü ve 7 kitap yazarlığı, 245 adet tescilli patenti ve 300'den fazla patent başvurusu bulunuyor.