Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
10 soruda GDO

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Nezih Hekim, 10 soruda genetiği değiştirilmiş organizmaları (GDO) anlatıyor.  




gdoGenetiği Değiştirilmiş Organizmalar - yaygın adıyla GDO - günümüzün üzerinde en çok tartışılan konularının başında geliyor. Son olarak Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Nevzat Artık liderliğinde yapılan ve iki yıl süren araştırma, ülkemizde yetiştirilen mısırlarda GDO olmadığını ortaya koydu. Biz de böyle önemli bir konuyu bir bilene soralım istedik. GDO’lu gıdanın tanımını, GDO’lu gıdaların üretilme sebeplerini, insan sağlığına ve çevreye etkilerini İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Nezih Hekim’e sorduk. İşte 10 soruda GDO ile ilgili bilinmesi gerekenler.     
      
SORU 1: Televizyon, radyo, yazılı basın ve sosyal medyada GDO’lu yiyecekler, GDO’lu gıdalar, ‘kahrolsun GDO...’ laflarını o kadar çok duyduk ki artık ilgimizi çekmez hale geldi. Gerçekte GDO neydi? 
GDO, bir kısaltmadır ve “Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları” temsil eder. Bir bakteri, bitki ya da hayvan hücresi, doğal yollardan aldığı genlerin dışında, mühendislik yolu ile yeni bir gen kazandığında, buna genetiği değiştirilmiş organizma denilmektedir. Genlerine müdahale edilmiş bir bitki bilim dünyasında “transgenetik bitki” olarak adlandırılırken, genlerine müdahale edilmiş bir hayvan da “transgenetik hayvan” olarak adlandırılır. Diyabeti olan, şişman ya da bağışıklık sistemi çalışmayan transgenetik fareler tıp dünyasında sıklıkla kullanılan hastalıklı hayvan modelleridir. Bakterilere de sıklıkla yeni genler eklenmekte ve bu bakteriler bugün insülin ve aşı üretiminin vazgeçilmez fabrikaları olarak çalışmaktadır. Bu tür bakterilere “rekombinant bakteriler”, ürünlerine de rekombinant ilaç veya rekombinant aşı denilmektedir.
Rekombinasyon adı verilen genetik bir müdahale ile bakteriye, insan insülin geni eklenmektedir. Bu sayede de, bugün çocuklarımız domuz insülini gibi insana yabancı bir insülin yerine insan insülini ile tedavi oluyor. Hepatit B virus aşısı, birçok kez yaşandığı gibi, HIV bulaşmış hepatit hastalarının kanlarından elde edilirken, bugün rekombinat olarak bakteriye yaptırılıyor ve son derece emniyetli olarak kullanıyoruz. Bugün insanlık, genetiği değiştirilmiş (GD) T-lenfositleri ile (CAR-T), B hücreli kan kanserini yenerken, CRISPER-Cas yöntemi ile arızalı genleri düzelterek Talesemi ve kistik fibrozlu hastaları tedavi etmeye çalışıyor.
 
SORU 2: GDO’lu gıda nedir?
Bugün beslenme amacı genetiği değiştirilmiş bir bitkiden hazırlanmış tüm gıdalar, GD (Genetiği değiştirilmiş) gıda olarak tanımlanmaktadır. GD bir bitki hayvan beslenmesi için kullanılıyorsa artık bu bitki yem karışımına da girmiş demektir. Doğaldır ki GD yemlerle beslenen hayvanlar, gen ürününün dayanıklılığına bağlı olarak, bu gen ürününü ya da metabolitini taşıyabilir. Doğaldır ki, burada hayvanın genlerine bir müdahale söz konusu değildir. Böyle bir müdahale yapılsa idi, o hayvanın transgenetik bir hayvan olduğundan söz açılırdı.
 
SORU 3: Neden GDO’lu gıda üretiliyor?
Büyük tohum üreticileri genetik mühendisliği ile parazit, bakteri, virus ya da mantarların neden olduğu bitki hastalıklarına ve böcek saldırılarına dirençli bitkiler ürettiler. Bu bitkilerin tarımı sırasında daha az tarım ilacı ve belki de hiç böcek öldürücü kullanılmayacaktı. Bu tohumların hazırlanmasında yapılan AR-GE masrafları ciddi bir maliyet getiriyor ve hazırlanması çok uzun zaman alıyordu. GDO’lu tohum üreten firmalar iki tür fayda umuyorlardı: 1-İnsanlar daha az tarım ilacına maruz kalacak, 2-Çiftçinin hem tarım ilacı masrafı azalacak hem de ürün verimliliği artacaktı.
 
SORU 4: GDO’lu tohum için bir örnek verilebilir mi?
Dünya Tarım Teşkilatı - WHO’nun yayınlarına göre; gıda olarak kullanılacak bitkilerin tohumlarına, böceklerin yemeyip o bitkilerden uzaklaşmasına yol açan Bacillus thuringiensis (Bt) adlı bir bakterinin ürettiği bir toksin geni eklendiğinde, bu tohumdan çıkacak olan bitki de bu toksini üretmekte ve böcekler bu bitkiye gelmemektedir. Bu sayede bu tür GDO’lu gıdalarla beslenenler daha az böcek öldürücüye maruz kalmaktalar.   
 
SORU 5: Madem bu örneği verdiniz, bu toksin insanlar için de zararlı değil midir?
Bilimsel çalışmalar Bacillus thuringiensis toksinin (Bt) insan için zararlı olmadığını göstermiştir.
 
SORU 6: Genetiği değiştirilmiş bütün tohumlar bu kadar masum mu? Genetiği değiştirilmiş gıdalar, genetiği ile oynanmamış gıdalar kadar güvenli mi?
Tüm insanlık gıda olarak kullandığı yoğurt bakterileri, kefirin mayası, bitkiler ve hayvanlar için zehirli olmadıklarına dair büyük, çok büyük bir deneyime sahiptir. Bu deneyim yüzbinlerce yıllık bir deneyimdir. Bir anne, yavrusunu büyütürken, “bak şunu sakın yeme”, “bu öldürücüdür”, “bu acıdır”, “bu zehirlidir” diye öğretiyor. Çiftçi çavdar mahmuzunu tanıyor, zehirli bir tahılı satmıyor. Besici hayvanı hasta olduğu zaman veterineri çağırıyor. Kısacası şu anda üretici ile tüketici arasında bir denge oluşmuş durumda. İnsanlar nerede zarar görebileceklerini biliyorlar. Organik gıda sektörü ürünü pahalı da olsa ciddi bir aşama kaydetti.
Açıkcası insanlık GDO’lu gıdalar için henüz ciddi bir deneyime sahip değil ve insanların gözünde bu sektör, daima negatif yönde etkilere maruz kalabilecek kadar da kırılgan bir sektör. Sonuç olarak, bugün insanlar alışageldiği gıdaları emniyetli olarak benimsemektedir. Yedikleri buğdayın 10 bin yıl önceki buğday olmadığını, farklı cins buğdaylarla çaprazlanarak bugüne geldiğini anlatsanız bile, onun için o artık alışılagelmiş bir tahıldır. Emniyetlidir. Gıda güvenliği yönünden son derece ciddi ve uzun araştırmalardan geçmiş olsa bile gen teknolojisi gibi kafa karıştırıcı bir konu, bugün için insanlarda emniyet telkin etmiyor.
 
SORU 7: Genetiği değiştirilmiş gıdaların da diğerleri kadar güvenli olup olmadığı nasıl anlaşılmış?
WHO’nun yayınları genetiği değiştirilmiş gıdaların güvenliği için 6 farklı yönden söz açıyor.
 
1 Doğrudan zehirli (toksisitesinin) olup olmadığı.  
2 Allerjik olup olmadığı.  
3 İster faydalı isterse de zararlı, gen naklinden ötürü ürettiği özel bir maddenin olup olmadığı.    
4 Eklenen genin bitkinin yaşamı boyunca yerinde kalıp kalmadığı.  
5 Besin değerinde bir değişiklik olup olmadığı.  
6 Bitkinin kendisinde biyokimyasal, fizyolojik ya da morfolojik bir değişikliğe yol açıp açmadığı.  
 
Benim kişisel düşüncem, insanlığın yüzbinlerce yıllık bir deneyimi sonucunda zararlı olmadığını düşündüğü gıdaları oluşturan bitkilerin genetik özelliklerini değiştirmek kısa vadede zararlı olarak görünmeyebilir. Uzun vadede ne olacağını kestirmek de her zaman mümkün olmayabilir.
 
SORU 8: Genetiği değiştirilmiş gıdalar daha mı az ya da tam tersi daha mı besleyici?
Dünya Sağlık Teşkilatı - WHO’nun yayınlarına göre; bugünün mevcut GDO süreçleri için bu tohumlardan elde edilen bitkiler daha az ya da daha çok besleyici değiller. Bugünkü bilgilere göre; tohumlara yapılan genetik müdahalede bugünkü hedefler; verimlilik ve daha az tarım ilacına ihtiyaç gösterecek şekilde dirençli bitkiler üretme yönündedir.  
 
SORU 9: Çevre için zararları var mıdır?
Evet bir gen mühendisliği ürünü olan bu genetiği değiştirilmiş tohumların çevre için belirli riskleri vardır. Bitkiye sokulmuş genin, genetiği değiştirilmemiş diğer bitkilere bulaşma özelliği bu risklerin başında gelmektedir. Diğer bir riski de, bitkinin ürettiği toksinlerin, bitkiye zarar vermeyen diğer böcekleri de öldürebilme riskidir. Kısacası, mevcut GD tohumlar biyo-çeşitlilik için bir tehlike taşıyor olabilir.
 
SORU 10: Türkiye’de GDO’lu gıda ve yemlerle ilgili yasal durum nedir?
Türkiye’de GDO’lu gıda ve yemlerle ilgili ilk yönetmelik 2009 yılında yayınlanmıştır. Biyogüvenlik Kurulu’nun kararı ile sadece yemlerde kullanılmak üzere 26 Ocak 2011 tarihli Resmi Gazete’de üç çeşit GDO'lu soya çeşidine, 24.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de 13 adet GDO’lu mısır çeşidine, 21 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete’de ise 3 adet GDO’lu mısır çeşidine izin verilmiştir. Gıdalarda GDO’lu ürünlerin ithalatı, üretimi ve satışı yasaktır. 5977 sayılı “Biyogüvenlik Kanunu” ve “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlere Dair Yönetmelik” kapsamında Türkiye’de GDO durumu şöyle özetlenebilir:
 
GDO’lu ürünlerin üretimi ve çevreye bırakılmaları yasaklanmıştır.
GDO’lu ürünlerin bebek mamaları ve formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaklanmıştır.
Farklı amaçlarla kullanılmak üzere ithal edilecek bir ürün için her bir amaca yönelik olarak ayrı ayrı başvuruda bulunulup izin alınması gerekmektedir.
Yurtiçinde yapılacak GDO ile ilgili Ar-Ge çalışmaları için başvuru şartı aranmayacaktır. Ancak, Ar-Ge amaçlı yapılacak faaliyetin konusu ve sonucu hakkında Bakanlığa bilgi verilmesi zorunludur.
Ar-Ge ve Eğitim amaçlı ithal edilecek GDO ve ürünleri için Bakanlıktan izin alınacaktır. İzin için Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) başvurulacaktır.
İthalatına izin verilen GDO’ların AB ülkelerinde olduğu gibi izlenebilirliğinin sağlanması ve etiketlenmesi gerekmektedir.
Uluslararası akredite laboratuvarlardan alınmış analiz raporu veya ürünün üretildiği/yüklendiği ülkenin yetkili otoriteleri tarafından düzenlenmiş analiz belgesi istenir.
GDO riski taşıyanlar analiz sıklığı tablosuna göre analize tabi olur. 
Muayene ve analiz raporunda “DNA izole edilemedi” ifadesinin yer aldığı durumda ürün GDO’suz olarak nitelendirilir.
2015 yılında Biogüvenlik Mevzuatı Uygulama Talimatı yayınlanmıştır. Bu talimatta GDO ve ürünlerine dair yapılacak denetim kontrollerinin nasıl yapılacağı konusunda bilgiler içerir.
Kaynak: World Health Organisation (WHO). Food safety. Frequently asked questions on genetically modified foods 2016.
http://www.who.int/foodsafety/areas_work/food-technology/faq-genetically-modified-food/en/
 
nezih hekimNezih Hekim kimdir?
Dr. Nezih Hekim, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı’nda Biyokimya Profesörüdür. Üniversite hayatına Ankara Tıp Fakültesi’nde başlayan Nezih Hekim, daha sonra İstanbul Üniversitesi’ne geçmiş, burada Kimya Fakültesi’nde kimya ve fizik eğitimini tamamlayarak. kimya ve fizik alanında lisans (BS) diplomasını almıştır. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde, Klinik Biyokimya İhtisası yapan Hekim, Biyokimya Uzmanı ünvanını almıştır. Uzmanlık eğitimi sırasında Londra Üniveristesi Tıp Fakültesi’nde immunokimya alanında kısa süreli bir kursa katılmış, ardından 1977 ve 1978 yıllarında NORAD bursu ile ödüllendirilerek, Bergen Tıp Fakültesi’nde Predoctoral Fellow olarak çalışmıştır. Dr. Hekim, 2 yıl için Max-Planck bursu ile ödüllendirilmiş ve  Max-Planck Enstitüsü’nde konuk Bilim adamı olarak çalışmıştır. 2003 yılında Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde biyokimyada doktor (PhD) unvanını alan Hekim, iki dönem, 2007 yılına kadar TÜBİTAK, Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Araştırma Enstitüsü’nde yönetim kurulu üyesi olarak çalışmış, uzun yıllar Dr. Pakize İ. Tarzi Laboratuarı’nı yönetmiştir. Dr. Nezih Hekim, 2014-2015 döneminde SANKO Üniversitesi’nin kurucu öğretim üyesi, Rektör Danışmanı ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde Biyokimya Ana Bilim Dalı Başkanı. 2015-2016 döneminde Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı’nda Biyokimya Profesörü olarak çalıştı.