Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Ersin Kalaycıoğlu: Küreselleşme ekonomide ve siyasette yeni belirsizlikler yaratıyor

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, teknolojik gelişmelerin ve küreselleşme sürecinin dünya siyasetini ve ekonomisini derinden etkileyen sonuçlara yol açtığını belirtiyor. 




Ersin KalaycıoğluEurofins Turkey Yönetim Kurulu Başkanı ve dergimizin Bilimsel Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala tarafından organize edilen ve Türkiye gıda sanayinin önde gelen isimlerinin katıldığı 2019 yılının ilk “Kahvaltı Sohbetleri” toplantısı, 22 Ocak Salı günü İstanbul Ataşehir’de bulunan Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı (MAREV) Sosyal Tesisleri’nde yapıldı. Etkinlikte; Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, “Küreselleşen dünyada siyasetin ve liberal ekonominin geleceği” konulu bir konuşma yaptı.
 
Toplantısının açılışında konuşan Prof. Dr. Mehmet Pala, Profesör Ersin Kalaycıoğlu’nun büyük bir entelektüel ve akademik birikime sahip olduğunu belirterek, “Sevgili Hocamız bugün bize küreselleşme sürecinin dünyadaki yansımalarını anlatacak. Sınırların kalktığı, teknolojinin ve yapay zekanın büyük bir gelişim gösterdiği günümüzde özellikle pek çok toplum katmanının işlevini yitireceği yönünde fikirler var. Zengin ile fakir arasındaki makasın daha da açılacağı bir dünya bizi bekliyor. Böyle bir ortamda dünya siyaseti ve liberal ekonominin geleceği merak konusu. Bu sebeple Sayın Kalaycıoğlu’nun bu konuda söyleyeceklerinin çok önemli ve yol gösterici olduğunu düşünüyorum” dedi.
 
“BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YAŞIYORUZ”
Dünyada büyük bir sosyo-ekonomik değişim yaşandığını belirterek konuşmasına başlayan Ersin Kalaycıoğlu, dünyanın uzun süredir sanayi devriminin etkisi altında olduğunu, bunun da hızlanan bir teknolojik değişimin sonucunda sınır tanımayan iletişim, finans hareketleri, ticaret ve üretime yol açtığını söyledi. Bu süreçlerin aynı zamanda emeğin de akışkanlığını (mobility, seyyaliyet) artırdığını anlatan Kalaycıoğlu, “Bunun sonucu olarak sosyo-ekonomik ve siyasal nedenlerle kitlesel göç hareketleri yaşanmaktadır. Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte tek bir iktisadi ideoloji (neo-liberalism / globalism) dünyada etkili olmuştur. Bunun küresel etkileri belirli iktisat politikalarının ulusal devletler ve uluslararası kuruluşlar eliyle uygulanmasına yol açmıştır. Dünyada büyük bir ekonomik yapı değişikliği, üretimden başlayarak ve özellikle gelişmiş ekonomilerden itibaren dünyaya yayılmaktadır. Otomasyon, robotların, yapay zeka ve sanal gerçekliğe (virtual reality) dayalı tasarım, düşünme ve üretim büyük gelişme göstermiştir. Bunun sonucunda büyük bir iletişim, veri derleme ve işleme kapasitesi ve çok büyük hacimli veri tabanları (Big Data) ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler sonucunda iletişim, ulaşım, enerji, üretim, malzeme, eğitim, sağlık başta olmak üzere hayatımıza etki eden / dokunan her alanda köklü ve zorunlu değişiklikler ortaya çıkmıştır” diye konuştu.
 
“GÖÇMEN SAYISI ARTIYOR”
18. yüzyılda başlayan sanayi devriminin günümüze kadar uzanan gelişimine bakıldı ğında; makineleşme, kitlesel üretim, bilgisayarlaşma – otomasyon ve akıllı üretim (sibernetik ve robotik üretim, kendini üreten robotlar vb.) olmak üzere 4 aşamada değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, “Bugün itibariyle 4. aşamayı yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz akıllı üretim ve robotlaşma süreci yoğun göç hareketlerine neden olmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya genelinde 2000 – 2017 yılları arasında en fazla göç alan ülke ABD’dir. 2000 yılında 35 milyon göçmen barındıran bu ülke 2017’de 50 milyon göçmen barındırmaktadır. Bu durum ABD Başkanı Trump’ın açıklamalarına ve günlük siyasete de yansıyor. 2017 verilerine göre Suudi Arabistan, Almanya, Rusya, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve Kanada yoğun göç hareketlerine maruz kalan ülkeler arasında yer alıyor. 2000 yılında bu listede bulunmayan Türkiye, 2017 yılında barındırdığı 4,9 milyon göçmen sayısıyla listeye girdi. Bunda Suriye’den gelen göçmenlerin büyük payı var. Göç hareketleri pek çok ülkeyi derinden etkilemektedir” şeklinde konuştu.   
 
“MÜHENDİSLERİN İŞİNİ ROBOTLAR YAPACAK”
Honeywell’in bundan 35 yıl kadar önce binlerce sensörü birbirine bağlayıp dijital ağları oluşturarak, “şeylerin interneti (internet of things)” diye anılan olguyu hayata geçirmeye başladığını belirten Ersin Kalaycıoğlu, bilgisayarlarla çalışan makinelerden diğer bilgisayarlarla iletişim kuran veya onlar tarafından kontrol edilen ve içlerinde yerleşik bilgisayarları olan makinelere doğru evrilen bir üretim sisteminin yaşandığını açıkladı. Bu gelişmelerin robotlarla, 3D yazılım olanaklarını da kullanarak, küçük veya orta çaplı şirketlerle üretim yapma imkanlarını doğurduğuna dikkat çeken Kalaycıoğlu, “Bu sürecin sonunda Sanayi Devrimi 4.0’ın küçük şirketlere ivme kazandırarak, yenilikten (innovation) çok optimizasyon geliştirecekleri ileri sürülüyor. Bugün mühendislerin işlerini dahi tehdit eden gelişmeler söz konusu oluyor. Bugünün fabrikalarında bir araya gelip ‘bu sorun nereden çıktı’ diye soran, anlamaya çalışan ve çözüm üreten mühendislerin yerlerini, ‘üretimde şu sorun çıktı’, ‘şöyle çözdük’, ‘bundan sonra böyle bir uygulamaya geçin’ diyecek makine / robotlar devrine doğru evriliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Küreselleşen dünyanın en önemli sonuçlarından birinin de büyük veri tabanları (Big Data) olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Cisco Systems’e göre 9 Eylül 2016 günü dünyadaki tüm kullanıcıların internet kullanım hacmi 1 zettabyte’ı geçtiğini söyledi. Tahminlere göre 2020 yılında dünya genelinde tüm internetin 2.3 Zettabyte hacime ulaşacağını dile getiren Kalaycıoğlu, teknolojik gelişme hızının logaritmik olarak büyüdüğünü ve toplanan verilerin kapsamının da paralel olarak arttığına değindi. Bu durumun birçok şirket, şahıs ve örgüte büyük olanaklar sunduğunu aktaran Kalaycıoğlu, bu olanakları kullananların 2013 yılından itibaren siyasette bir devrimi başlattıklarını ve demokrasinin araçlarını ve aktörlerini kullanarak liberal demokrasiyi kendi amaçlarına hizmet edecek biçimde çalıştırabileceklerini gösterdiklerini belirtti. 
 
“AKILLI (SMART) HÜKÜMETLER MÜMKÜN MÜ?”
Bilgi kirliliği ve gerçek-ötesi söylemin siyasal olgu ve tercihleri eğip büktüğü ve çarpıttığı için yurttaş / seçmenin karar verme sürecini yozlaştırdığına vurgu yapan Profesör Ersin Kalaycıoğlu şöyle devam etti: “Seçim kampanyalarının elektronik ortamda güvensiz hale gelmesiyle seçimlerin adaleti (fair play) ve güvenilirliği zedelenmektedir. Halk – seçmen ve temsilcileri arasındaki ilişki bağı ülke dışından yapılan müdahalelerle bozulduğundan halkın kendi kendisini yönetimi olgusunun erozyona uğraması şaşırtıcı değildir. Bugünün siyasal yapıları ve süreçleri, örneğin yasama meclisleri ve siyasal partileri 21. yüzyılın toplumuna ne derecede uygun veya uyumludurlar? Akıllı fabrikalar (smart factories), otomasyon ve robot kullanımıyla biçimlenen toplumlarda siyaset nasıl olacaktır? Acaba akıllı siyaset, akıllı hükümet gibi yeni inşa edilecek yapılara gereksinim mi duyuyoruz? Halkın doğrudan doğruya her kararı tartışıp, oylayarak karar vermesinin fizibilitesi nedir? Bu tür bir süreç siber saldırılardan nasıl korunabilir? Saydam karar alma süreçlerinde güvenlik nasıl sağlanacaktır? Bu sorular büyük bir belirsizlik ve eskinin kurumları ve 21. Yüzyıl teknolisi ile çalışan siyasal yapı ve kurumlar ortamında şimdilik ciddi kafa karışıklığı, belirsizlik ve liberal demokrasile yönetim zorlukları çıkarmışa benziyor. Ancak, bu zorlukları nasıl aşabileceğimize dair bir ipucuna henüz ulaşamadık; ama bir durum saptaması mümkün: 19. yüzyılda ortaya çıkan ve hala kullanılan siyasal partiler, seçimler, yasama meclisleri, kamu bürokrasileri gibi liberal demokrasinin ve temsili siyasal hayatın kurumları bunalımdalar; tökezliyorlar ve optimal sonuçlar üretemiyorlar. İnsan vakarı ve izzetini, bireyin özgürlük, hak ve eşitliğini koruyacak, toplum dayanışmasını bozmadan yönetim  / hükümet edebilmek bugünün teknolojisiyle nasıl mümkün olacaktır? Zannederim, siyasetin ve siyaset biliminin karşı karşıya olduğu en hayati güncel soru da budur.”