Abdullah Özdemir: “Bakliyat üretimi 1 milyon tonun altında gerçekleşecek”
24/12/2025 - 12:08:00
Bir zamanlar dünyanın en önemli bakliyat üreticisi ve ihracatçılarından olan Türkiye maziyi mumla arıyor. Son 35 yılda bakliyat sektöründe ekili alanların %57, üretimde de %33 oranında düşüş yaşandığına dikkat çeken Ulusal Baklagil Konseyi Başkanı Abdullah Özdemir, “TÜİK tarafından yayınlanan Bitkisel Üretim İkinci Tahmin Raporu’na göre, bu yıl ülkemizin bakliyat üretiminin %31 azalışla 927 bin tona gerilemesi beklenmektedir. Bakliyat üretimini mutlaka artırmalıyız” diyor.
Röportaj: Özgür Çilek / Gıda Teknolojisi Dergisi
* Bu röportaj, Gıda Teknolojisi Dergisi'nin Kasım - Aralık 2025 sayısında yayımlanmıştır.
Son 35 yılda dünya genelinde bakliyat ekili alanlar %40 artarken, Türkiye’de %57 azalmıştır. Dünya bakliyat üretimi aynı dönemde %69 yükselerek 94 milyon tona ulaşmış, ülkemizde ise %33 oranında azalarak 2024 yılında 1 milyon 345 bin tona düşmüştür. Ürün bazında analiz edildiğinde; bu üretim hacminin %43’ünü (575 bin ton) nohut oluşturmaktadır. Ülkemizin bakliyat üretiminin %30’luk bölümünü (405 bin ton) kırmızı mercimek oluştururken, kuru fasulyenin payı %21 (279 bin ton), yeşil mercimeğin payı %5 (71 bin ton) ve kuru bezelye ile bakla gibi diğer kuru baklagillerin payı ise %1 (15 bin ton) düzeyindedir. 1980’li yılların başından 1990’lı yılların ilk yarısına kadar bakliyat, Türkiye’nin tarımsal üretim ve ihracatının en önemli kalemlerinden biriydi.
Yaklaşık 30–35 yıl önce Türkiye, 2,5 milyon ton civarında bakliyat üreten, bunun yarısını ihraç eden ve ithalatın söz konusu olmadığı bir ülke konumundaydı. Özellikle nohut ve mercimekte dünyanın üretim ve ihracat merkeziydik; her iki üründe de açık ara liderdik. Ancak 1994 yılında sona eren Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi’yle aynı yıl TMO’nun bakliyatı alım kapsamından çıkarması, başta mercimek ve nohut olmak üzere kuru baklagillerin çiftçiler açısından cazibesini azaltmıştır. Sonuç olarak daha önce belirtildiği üzere, bakliyat ekili alanlarında %57 ve bakliyat üretiminde %33 oranında düşüş meydana gelmiştir.
Türkiye’nin bakliyat ticaretinin merkezi Mersin’dir. 2024 yılı itibarıyla ülkemizin bakliyat dış ticaret hacmi 2,7 milyon ton düzeyindedir ve bu hacmin yaklaşık %85’i Mersin üzerinden gerçekleşmektedir. Bu güçlü performansın temel nedenlerinden biri, Mersin’in Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Asya arasındaki konumu sayesinde dünya bakliyat ticaretinde bir köprü işlevi görmesidir.
“BAKLİYAT ÜRETİMİNDE %31 AZALMA BEKLENİYOR"
İklim değişikliği ve geçtiğimiz aylarda yaşanan don felaketi bu yılki bakliyat üretimini nasıl etkiledi? Ne kadarlık bir kayıp bekliyorsunuz?
2025 yılı içerisinde başta kuraklık olmak üzere iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ve buna eklenen zirai don felaketi, birçok ürün grubunda olduğu gibi bakliyat üretiminde de ciddi kayıplara yol açmıştır. TÜİK tarafından yayınlanan Bitkisel Üretim İkinci Tahmin Raporu’na göre, 2025 yılında ülkemizin bakliyat üretiminin %31 azalışla 927 bin tona gerilemesi beklenmektedir. En önemli ürün olan nohut üretiminin %29 azalarak 406 bin tona, kırmızı mercimeğin %43 düşerek 230 bin tona, kuru fasulyenin azalarak 247 bin tona ve yeşil mercimeğin %58 azalarak 30 bin tona gerilemesi öngörülmektedir. Buna karşın, sahadan gelen değerlendirmeler tablonun daha da olumsuzlaşabileceğine işaret etmektedir. Nitekim, 25 ve 29 Kasım 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan kararlarla, ton başına 1.200 doların altında gümrük kıymetine sahip nohut ithalatında 12 yıldır zorunlu olan “gözetim belgesi” şartı kaldırılmış, yeşil mercimek ithalatında ise 30 Nisan 2026 tarihine kadar gümrük vergisi ,3’ten ’a düşürülmüştür.
Türkiye’nin bakliyat ihracatı günümüzde hangi seviyelerde seyrediyor? Sektör kaç ülkeye ne kadarlık ihracat yapıyor?
Serbest bölge ve gümrüklü antrepo işlemlerini de kapsayan TÜİK Genel Ticaret Sistemi verilerine göre, 2025 yılının ilk 10 ayında Türkiye’nin bakliyat ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine göre miktar bazında azalarak 947 bin tona, değer bazında ise %23 düşerek 806 milyon dolara gerilemiştir. Buna karşın bakliyat ithalatı artarak 1 milyon 118 bin tona yükselmiş; ithalat için ödenen tutar 737 milyon dolarla benzer seviyesini korumuştur. Dolayısıyla Türkiye, 2025 yılının Ocak–Ekim döneminde bakliyat dış ticaretinde miktar bazında net ithalatçı, değer bazında ise net ihracatçı durumundadır. Ülkemizin en önemli ihraç kalemi kırmızı mercimektir. İlk 10 ayda gerçekleştirilen ihracatın %36’sını kırmızı mercimek (337 bin ton) oluşturmuştur. Ancak burada önemli olan nokta; bu ihracatın büyük bölümünün Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yurt dışından getirilen ürünlerin ülkemizde işlenip yeniden ihraç edilmesidir. Nitekim aynı dönem için 449 bin ton kırmızı mercimek ithalatı bulunmaktadır.
Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bakliyatın birinci derece işlenmesi, dağıtımı ve yeniden ihracatı (re-export) konusunda önemli bir üs haline gelmiştir. Ülkemizde kayda değer kuru bezelye üretimi olmamasına rağmen 198 bin ton bezelye ihracatı ve 231 bin ton ithalatı bulunmaktadır. Benzer şekilde 253 bin ton nohut ihracatı yapılırken aynı miktarda nohut ithalatı gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Dahilde İşleme Rejimi’nin yanı sıra serbest bölge ve antrepo işlemleri ülkemizin dış ticaret hacmine önemli katkı sağlamaktadır.
2025 yılının ilk 10 ayında ülkemiz 146 farklı ülkeye bakliyat ihraç etmiştir. Ülke çeşitliliği geniş görünse de değer bazında bakıldığında ihracatın daha sınırlı bir pazara yoğunlaştığı görülmektedir. Irak ve Cezayir toplam ihracatımızın %45’ini oluşturmaktadır. Bu iki ülkeye Sudan, Almanya ve İtalya eklendiğinde oran %60’a ulaşmaktadır. Trade Map verilerine göre, dünya genelinde nohut ve mercimekte en büyük ithalatçılar Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’tir. Ancak Türkiye, bu pazarlarda Kanada, Avustralya, Rusya ve Kazakistan gibi ülkelerle rekabet edememektedir. Üstelik kendi üretimimizle ihracat yapamadığımız için hem mevcut pazarlarımızı koruyabilmek hem de iç talebi karşılayabilmek için ithalat yapmak zorunda kalmaktayız.
Türkiye’de kişi başı ne kadar bakliyat tüketiliyor, tüketimin ne kadarını ambalajlı ürünler oluşturuyor? En çok tüketilen bakliyatlar nelerdir?
Bakliyat, ülkemiz için yalnızca tarımsal veya ticari bir ürün değil, aynı zamanda kültürel mirasımızın da bir parçasıdır. Nohut ve mercimeğin gen merkezi, üzerinde bulunduğumuz bereketli topraklardır. Kuru fasulyenin anavatanı ülkemiz olmasa da yüzyıllardır mutfak kültürümüzün ayrılmaz bir parçasıdır. TÜİK verilerine göre ülkemizde kişi başı bakliyat tüketimi 13,6 kilogram seviyesindedir. Ürün bazında incelendiğinde en yüksek tüketimin nohut ve kırmızı mercimekte olduğu görülmektedir. Türkiye’de kişi başı 4,9 kilogram nohut ve 4,7 kilogram kırmızı mercimek tüketilmektedir. Kuru fasulye ise 3,1 kilogramla en çok tüketilen diğer bakliyatlar arasındadır.
FAO istatistiklerine göre dünya genelinde kişi başı ortalama bakliyat tüketimi 7,7 kilogramdır. Türkiye bu seviyenin üzerinde olsa da tüketimdeki son yıllardaki eğilim dikkatle incelenmelidir. 2014–2019 döneminde kişi başı tüketim ortalaması 14,5 kilogram iken, 2019–2024 döneminde 13,7 kilograma gerilemiştir. Toplam tüketimin %20–25’ini ambalajlı ürünler oluşturmaktadır.
“BİLİNÇLİ BESLENMENİN EN ÖNEMLİ PAYDAŞI BAKLİYATLAR”
Bakliyat tüketiminin insan beslenmesi açısından önemini açıklayabilir misiniz?
Bilinçli beslenmenin temelini sağlıklı gıdalar oluşturmaktadır. Dünya genelinde 890 bin kişi yetersiz beslenmeyle mücadele ederken, 1,8 milyar insan aşırı kilolu, bunun 900 milyonu ise obez durumundadır. Küresel ölçekte 830 milyon diyabet hastası bulunmakta, her yıl gerçekleşen ölümlerin yaklaşık %40’ı kalp ve damar hastalıkları ile kanserden kaynaklanmaktadır. Düzenli bakliyat tüketimi; obezite, kalp-damar hastalıkları, diyabet, böbrek rahatsızlıkları ve bazı kanser türleri riskinin azalmasına yardımcı olmaktadır. Çölyak hastaları için uygundur. Antiviral özelliklere sahip olup virüs çoğalmasını engellemeye katkı sağlar ve bağışıklık sistemini destekleyen prebiyotik etkileri vardır. Çünkü bakliyatlar protein açısından zengindir; önemli miktarda lif, vitamin ve mineral içerir. Kuru baklagillerde kolesterol bulunmaz, gluten içermez ve alerjen etkisi yoktur. Ayrıca hayvansal protein içeren birçok gıdaya kıyasla daha uzun süre bozulmadan muhafaza edilebilirler. Bu özellikleri nedeniyle başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere birçok sağlık kuruluşu bakliyatı diyet listelerine dahil etmektedir.
2025–2030 ABD Beslenme Rehberi Danışma Komitesi Protein Gıda Grubu’nda baklagillerin et, tavuk ve yumurtadan önce listelenmesini tavsiye etmektedir. Bu doğrultuda genç nesiller başta olmak üzere toplum genelinde bilinçlendirme çalışmalarının yürütülmesi önemlidir. Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve RTÜK iş birliğiyle hazırlanacak kamu spotları; gençlere yönelik sosyal medya kampanyaları, okullarda verilecek beslenme eğitimleri ve televizyon kanallarında yayınlanacak kısa, ilgi çekici videolar farkındalığın artırılmasına önemli katkı sağlayacaktır.
YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM REÇETESİ
Ülkemizde girdi maliyetlerinin artması, çiftçi nüfusunun yaşlanması ve tarım arazilerinin küçülmesi bakliyat üretimi açısından hangi riskleri barındırıyor? Sektör olarak yaşadığınız diğer sorunları ve bunların çözümüne ilişkin önerilerinizi genel hatlarıyla açıklayabilir misiniz?
Bu sorunlar sadece bakliyat üretimi değil, genel olarak tarım sektörü için önemli riskler barındırmaktadır. Gıda sistemlerinin sürdürülebilir dönüşümü; kırsal bölgelerin kalkınmasına, yenilikçi çözümleri benimseyebilecek genç nüfusun sektöre kazandırılmasına ve sektörün teknolojiye uyum sağlamasına bağlıdır. Bu üç temel unsurun desteklenmesi ve hızlı biçimde hayata geçirilmesi için kapsamlı bir yol haritası oluşturulmalı, mevcut destek mekanizmaları güçlendirilmeli ve yeni teşvikler geliştirilmelidir. Böyle bir sistemin uygulanması hem tarımsal üretim hacmini artıracak hem de yaşlanan tarımsal nüfusu gençleştirecektir. Bunun yanı sıra, gençlerin ve kadınların istihdam oranlarını yükseltecektir. Ayrıca, kırsal kalkınmaya ivme kazandırarak bu bölgelerde ekonomik ve sosyal refahın artmasına katkı sağlayacaktır.
Bakliyat özelinde değerlendirildiğinde; toprak kalitesini artırma ve kuraklığa dayanıklı olma özellikleri dolayısıyla nohut ve mercimek, nadas alanları ile su kısıtı bulunan bölgeler açısından en uygun ürünlerdir. Yeni destekleme modeli kapsamında bu alanlarda nohut ve mercimek ekimine ilişkin katsayıların yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında belirtildiği üzere, münavebe uygulamaları kapsamında baklagillerin güçlü bir şekilde teşvik edilmesi faydalı olacaktır. Benzer şekilde, tarımsal üretimin temel unsurlarından olan verimliliğin artırılması açısından kuru baklagillerde sertifikalı tohum kullanımına yönelik destek katsayısının da yükseltilmesi gerektiği kanaatindeyim.
“DESTEKLERİN YENİDEN ELE ALINMASI GEREKİYOR”
Türkiye bakliyat sektörünün geleceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Abdullah Özdemir, “Bakliyat sektöründe üstünlüğü devralan Kanada, Avustralya, Rusya, Meksika, Arjantin ve Kazakistan gibi ülkeler, bu ürünlere özel önem göstererek araştırma çalışmalarına büyük kaynaklar ayırmış ve güçlü bir alt yapı oluşturmuşlardır. Bu alt yapı sayesinde üreticilerini destekleyerek üretimlerini ve ihracatlarını artırmışlardır. Bu nedenle son 17 yıldır 1 ila 1,3 milyon ton arasında dalgalanan ve bu yıl 1 milyon tonun altına düşmesi beklenen bakliyat üretimini mutlaka artırmalıyız. Böylece mevcut üretimimizin dört katını işleyebilecek kapasiteye sahip ancak atıl durumda bekleyen tesislerimiz de aktif hale gelecektir. Fakat yeni destekleme modeli kapsamında diğer stratejik ürün grupları olan hububat ve yağlı tohumlara kıyasla daha düşük katsayılarla desteklenen bakliyat (kuru fasulye hariç), şu aşamada çiftçileri yeterince teşvik etmemektedir. Bu nedenle bakliyata verilen desteklerin yeniden ele alınmasını talep ediyoruz” dedi.
Gelecekte verimliliği yüksek, kaliteli, iklim değişikliğine uyumlu ve hastalıklara dayanıklı baklagil çeşitlerinin çok daha önemli hale geleceğini kaydeden Özdemir şöyle devam etti: “Bu nedenle bakliyat tohumculuğu alanında yürütülen Ar-Ge çalışmalarına daha büyük bütçeler ayrılmalıdır. Üçüncü olarak; bitkisel protein ve tüketime hazır gıda pazarları hızla büyümektedir. Gelişmiş ülkeler ve büyük şirketler bu alanda ciddi kaynaklarla önemli yatırımlar yapmakta ve etkili Ar-Ge çalışmaları yürütmektedir. Gelişmekte olan bu türev ürün pazarında güçlü biçimde yer alabilmek için bugünden yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum.”