Banner Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Sütte gündem pandeminin seyri ve yüksek girdi maliyetleri

2020 yılında pandemi nedeniyle süt ve süt ürünleri ihracatında bir önceki yıla göre miktar olarak ,5, cari olarak %5,6 daralma yaşandı. Süt ve süt ürünleri dış ticaret verileri incelendiğinde, 2020 yılında 182 bin ton karşılığı 337 milyon dolar ihracat gerçekleştiği görülüyor. İhracatta 2020’deki düşüş, salgının ilk dalgasında uluslararası ticarette gümrüklerdeki karşılıklı karantina koşulları ve lojistik aksamalardan kaynaklandı. Sektör temsilcileri aşılama çalışmalarına bağlı olarak pandeminin kontrol alınması durumunda, 2021’in ikinci yarısından umutlu olduklarını belirtiyorlar. /
 
Haber: Özgür Çilek / Gıda Teknolojisi Dergisi
 




Süt fotosuTürkiye, yılda 24 milyon ton süt üretimiyle dünyada sekizinci, Avrupa Birliği ülkeleri içinde üçüncü sırada yer alıyor. Süt eşdeğeri olarak, 77,9 milyon tonluk uluslararası ticaretin içinde ise yine (182 bin ton ihracat karşılığı) süt eşdeğeri olarak 853 bin ton ile %1,1’lik bir paya sahip. Sektör 2020 yılında 337 milyon dolar karşılığı 182 bin ton süt ve süt ürünü ihraç etti. Koronavirüs salgını nedeniyle 2020’de bir önceki yıla göre ihracat, miktar olarak ,5, cari olarak %5,6 daraldı. 2020 yılının ilk üç ayı ile 2021’in ilk üç ayını karşılaştırdığımızda ise süt ve süt ürünleri ihracatın miktar olarak %39, cari olarak arttığı görülüyor.
 
Üretilen 24 milyon ton sütün yarısı bile sanayiye gitmiyor
Uzmanlar Türkiye’de hayvancılıkta verimlilik ve kalitenin artırılması gerektiğini vurguluyorlar. Ülkemizde 1 milyon 110 bin büyükbaş süt işletmesi bulunuyor. Bu işletmelerin %70’inde hayvan sayısı 10 başın altında. 1 ile 20 baş arasında hayvana sahip çiftlik oranı %88. Türkiye’nin toplam büyükbaş hayvan varlığı, 7 milyonu sağmal olmak üzere 19 milyon baş. Sektörde 6 bin 228 süt toplama merkezi bulunuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nda kayıtlı ve onaylı süt işleyen tesis sayısı ise 2 bin 415. Ülkemizde 2020 yılında üretilen 24 milyon ton sütün 9,8 milyon tonu sanayiye aktarılarak ambalajlı süt ürünlerine işlendi. Türkiye süt ve süt ürünleri sektörü, her gün 500 binden fazla çiftçiden aldığı çiğ sütü sağlıklı, ambalajlı, hijyenik süt ürünlerine dönüştürerek, her gün 600 binden fazla satış noktasında tüketicilerle buluşturuyor. Sektör, Avrupa Birliği ve Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin de dâhil olduğu toplam 111 ülkeye süt ve süt ürünleri ihraç ediyor. Türkiye’de halen, Avrupa Birliği’ne ihracat izni bulunan 26, Rusya Federasyonu’na ihracat izni almış 8, Çin Halk Cumhuriyeti’ne ihracat izni almış 58 süt işletmesi bulunuyor.
 
2020 yılında 1,6 milyon ton içme sütü, 1,1 milyon ton yoğurt, 740 bin ton inek peyniri, 588 bin ton ayran, 79 bin ton tereyağı, 69 bin ton yağsız süt tozu, 42 bin ton kaymak, 36 bin ton tam yağlı süt tozu, 27 bin ton diğer türlere ait peynir üretimi gerçekleştirildi. Perakende kanallarında pandemi etkisi sektörde ciddi bir satış daralması ve stokların artmasına neden oldu.  2020 yılında bir önceki yıla göre inek peyniri üretimi ,2, tereyağı üretimi %6,7, yağsız süt tozu üretimi %4,4, tam yağlı süt tozu üretimi ise %3,1 artarken; yoğurt üretimi %2, ayran üretimi ise azaldı. Stoklanabilir ürünlerin üretimi artarken, hızlı tüketilen ürünlerin tüketiminin daraldığı görülüyor. 2021 yılı ilk 3 ayında ise; toplanan inek sütünde bir önceki yılın aynı dönemine göre yine %3,3 artış olurken, yağsız süt tozu %30,1, tam yağlı süt tozu ,4, inek peyniri üretimi %3,6 artış gösterdi. Yoğurt üretiminde %4,1, ayran üretiminde ise ,8 azalma oldu. Uzmanlar sektörde geçtiğimiz yıl yaşanan şartların aynı şekilde devam ettiğini bildiriyorlar. Türkiye’de yıllık kişi başı süt ve süt ürünleri tüketimi miktarı, toplam süt üretimi üzerinden bakıldığında 276 kg olmasına rağmen sanayi işletmelerinde işlenerek sağlıklı koşullarda tüketicilere arz edilebilen ürünlerin süt karşılığı sadece 119 kg’dır.
 
2020’de 337 milyon dolarlık ihracat
2020 yılında pandemi nedeniyle süt ve süt ürünleri ihracatında bir önceki yıla göre ,5 bir daralma gerçekleşti İhracatta 2020’deki düşüş, salgının ilk dalgasında uluslararası ticarette gümrüklerdeki karşılıklı karantina koşulları ve lojistik aksamalardan kaynaklandı. Süt ve süt ürünleri dış ticaret verileri incelendiğinde, 2020 yılında 182 bin ton karşılığı 337 milyon dolar ihracat gerçekleştiği görülüyor. 2020 yılında 47 milyon dolarlık peynir altı suyu tozu ihracatı yapılırken, bunu 43 milyon dolar ile süt tozu ve 33 milyon dolar ile eritme peyniri takip etti. Diğer ihraç edilen süt ve süt ürünleri ise peynir çeşitleri ile dondurma oldu. Pandeminin en yoğun yaşandığı süreçte uzun yıllardan beri mücadelesi süren Çin’e ihracat müjdesi geldi. Pandeminin ilk döneminde gerçekleşen bu gelişme, süt ve süt ürünleri sektörü için büyük bir ümit ve moral kaynağı oldu. Ardından da sektörün toplam ihracatında Çin’e ihracat 15,1 milyon dolar ile yedinci sıraya yerleşti. 
 
2021 yılının ilk 4 ayında ise süt ve süt ürünleri ihracatı yapılan ülkeler arasında hala bazı iyileştirmeye açık alanları da olsa, 21,6 bin ton ve 26,4 milyon dolar ihracat ile Çin ilk sıraya yükseldi. Geçtiğimiz yıl en çok ihracat yapılan ülke ise 73,6 milyon dolar ile Irak oldu. Bunu Suudi Arabistan (48,5 milyon dolar), Birleşik Arap Emirlikleri (26 milyon dolar), Mısır (22,6 milyon dolar), Bangladeş (17,8 milyon dolar), Kuveyt (16,75 milyon dolar) ve Çin (15,13 milyon dolar) izledi. İhracatta geliştirilmesi gereken pazarlar AB ve Rusya olarak öne çıkıyor..2021 yılının ilk 4 ayını 2020 yılının ilk 4 ayı ile karşılaştırdığımızda ise, süt ve süt ürünleri ihracatının miktar olarak %34 oranında, cari olarak ise %20 arttığını görülüyor. Miktar ve ciro artışları arasındaki bu negatif fark, sektörün özveriyle ihracatı artırmak adına gayretini ancak rekabette desteğe ihtiyacı olduğunu da gösteriyor.
 
Tarık Tezel: “Pandemi süt ürünleri sektörünü olumsuz etkiledi”
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, koronavirüs salgınının süt ve süt ürünleri sektörünü her bakımdan olumsuz etkilediğini söylüyor. Salgının yayılmasını önlemek için alınan gerekli tedbirler nedeniyle sektörün satış hacminin %35’ini kapsayan ev dışı kanal (otel, restoran, kafeterya, çay bahçesi, yemek sanayi vb.), aralıklarla da olsa uzun dönem kapalı kaldığını anımsatan Tezel, “Buna rağmen süt sanayicisi, üretilen çiğ sütü yerde bırakmayıp satın aldı, süt bedellerini zamanında ödedi, süt üreticisi mağdur edilmedi. Diğer yandan tedarik, üretim ve lojistikte zaman zaman yaşanan güç koşullara rağmen gerek perakende satış noktalarına gerekse tüketicimize de hiçbir eksiklik yaşatılmadı. Bütün bunların yanı sıra salgının en yoğun yaşandığı 2020 yılı boyunca çiğ süt fiyatlarının dışında, artan bütün girdi maliyetlerine rağmen ürün fiyatlarına da hiçbir zam yapılmadı. Koronavirüs salgını bütün dünyada da sıkıntılara sebep olurken, bundan sektörümüzün ihracatı da ciddi bir daralmayla payını aldı. Gerek süt ürünü üretimindeki artış gerekse ihracattaki daralma, stoklanabilecek ürünlerdeki üretim artışını, dolayısıyla stok maliyetlerinin arttığını gösteriyor. Öte yandan hem artan stoklar ve stok maliyetleri, hem de ihracat pazarındaki zorluklar, sanayicimiz üzerinde büyük bir yük oluşturdu, düşen talep ise üreticimizde artan bir gelecek endişesi yarattı. Eğer koronavirüs salgını biter veya ciddi oranda azalıp virüs etkisiz hale gelirse, aşı uygulamaları da tüm dünyada ümit edilen sonuçları verirse, 2021 yılının ikinci yarısı için ümitliyiz” diye konuştu.
 
Ülkemizde süt üreticileri artan maliyetleri karşılamak için süt ineklerini kesime göndermek zorunda kaldıklarını, bunun buzağı verecek hayvanların kesimi anlamına geldiğine de vurgulayarak, “Böyle giderse, süt ineklerimizin çoğunluğu kesime gidecek ve önümüzdeki dönümlerde ülkemizde süt krizi yanında yine ithal hayvan getirilmesi neden olacaktır” sözleriyle içinde bulundukları sıkıntılı durumu ifade ediyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, salgın koşullarının tüm dünyada yarattığı ortak sıkıntı küresel bir ekonomik darboğazı da ortaya çıkardığıı ve başta döviz kurları olmak üzere tüm girdi maliyetlerinin de bu etkiyle yükseldiğini belirtti. Tezel sözlerine şöyle devam etti: “Üreticilerimizin çektiği sıkıntının farkındayız. Ancak tüm bu koşullara rağmen üreticimizin sütünü, etini çiftliğinde bırakmadık, aldık, işledik. Ödemelerimizi zamanında ve aksatmadan yaptık. Bu arada tüketicimizin ihtiyacını da eksiksiz karşıladık. Çiğ sütün dışındaki tüm girdilerimizdeki artışlara rağmen geçtiğimiz yıl boyunca ürünlerimize zam yapmadık. Böylelikle içinden geçmekte olduğumuz bu zorlu dönemde SETBİR üyeleri olarak enflasyonla mücadeleye önemli bir destek vermiş olmanın vicdani rahatlığı ve gururunu yaşıyoruz. Sektör, her koşula rağmen halkımızın sağlıklı hayvansal protein gereksinimini karşılamak, ülkemizin ihracatına katkıda bulunmak ve milli kalkınmaya destek olmak üzere çiftlik yatırımlarından sanayi yatırımlarına kadar sektörün gelişmesi için gayret ediyor.”
 
Harun Çallı: “Kaliteli çiğ süt üretimine odaklanmalıyız”
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı ise çiğ süt kalitesine vurgu yaparak, “Herkesin alın terinin karşılığını aldığı, sürdürülebilir bir sütçülük  sektörü istiyorsak, kaliteli çiğ süt üretimine odaklanmalıyız” dedi. Türkiye’de halen süt sığırcılığı yapan işletmelerin %67’si 10 başın altında olduğunu, bu noktada hastalıktan ari, AB onaylı, büyük kapasiteli çiftliklerin desteklenmesinin önem taşıdığını açıklayan Çallı, “Bunun için de kamunun rehberliği ve destek mekanizmalarına ihtiyaç var. Ari ve onaylı işletmeler özelinde verilen destekler yeniden planlanmalıdır. İşinin ehli aile işletmeleri desteklenerek modern çiftliklere dönüştürülmeli, AB onaylı süt çiftliklerinin sayısı arttırılmalıdı. Bu da süt ve süt ürünleri ihracatına doping etkisi yapacak, çiftçimizin üretmiş olduğu süt gerçek değerini bu sayede bulacaktır. İç piyasada müdahaleye gerek kalmadan, çiğ sütün fiyatı, sütün kalitesi ile doğru orantılı olarak artarken, çiftçimizin refah seviyesi de yükselecektir. İhracatımızı arttırmak için yağ ve protein değerlerimizi artırmamız temel önceliğimiz olmalı” şeklinde konuştu. 
 
Her yıl artan çiğ süt miktarı dikkate alındığında, ihracata giden çiğ sütü destekleyen bir destekleme modelinin devreye sokulması gerektiğine dikkat çeken Çallı, “Bu sayede çiftçimizin ürettiği çiğ sütün kalitesi yükselecek, sanayicimizin randıman kayıplarının önüne geçilebilecektir. Böylece ülke olarak dünya pazarlarında önemli bir rekabet avantajı elde etmiş olacağız. Devletimizin de arz fazlası olduğu dönemlerde müdahalesine gerek kalmayacaktır” dedi.
 
Sencer Solakoğlu: “Süt fiyatı girdi fiyatlarıyla baş edemiyor” 
Antalya Ticaret Borsası (ATB) ile Antalya Tarım Konseyi (ATAK) işbirliğinde 1 Haziran Dünya Süt Günü öncesinde “Sürdürülebilir Süt Politikası, Sağlıklı Gelecek” başlıklı çevrimiçi program düzenlendi. Toplantıda konuşan Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, girdi fiyatlarının kontrol dışı yükseldiğini belirtirken, süt fiyatının girdi fiyatlarıyla baş edemediğini kaydetti. Kooperatiflerin büyük sanayici ile çiğ süt üzerinden rekabet edemeyeceğini, sütü yöresel ürünlere çevirerek rekabet edebileceğini söyleyen Solakoğlu, “Türkiye’de 200’e yakın yöresel peynir çeşidi var. Yöresel ve coğrafi işaretli ürünlerin katma değeri yüksek. Bu potansiyel değerlendirilmeli. Tüketicinin alım istemi artırarak küçük üretici satışını artırabilir. Bakanlık da bu konuyu teşvik etmeli” dedi. Yem ve sütte 1.3 paritenin başa baş nokta olduğunu kaydeden Solakoğlu, üreticiyi teşvik etmek için 1.5 paritesinin sağlanması gerektiğini vurguladı. “Türkiye’nin sanayileşmesi için tarımda kalkınması şarttır” diyen Solakoğlu, Türk sanayicisinin tarımın önemini kavradığı zaman kalkınmanın sağlanabileceğini ifade etti. “Tarım adeta açık hava kumarhanesine döndü” diyen Solakoğlu, bir sene para eden soğanın ertesi sene para etmediği için sürüldüğünü anımsattı. Solakoğlu, “Artık kaybedecek zamanımız yok. Tarımda gerekli adımları atmalıyız” dedi.
 
Gıda Mühendisleri Odası’ndan sütte çözüm reçetesi
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, 1 Haziran Dünya Süt Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Türkiye’de sütün daha fazla tüketilmesi için çiğ süt ile perakende süt fiyatları arasındaki aşırı farkın düşürülmesine yönelik politikalar oluşturulması gerektiğine vurgu yapılan açıklamada öne çıkan satır başları şunlar: 
 
· Süt üreticisi, çiftçi ve köylülere verilen destekler artırılmalı, kırsal kalkınmaya önem verilmeli, kooperatifler desteklenmeli, yerel yönetimler süt ile ilgili süreçlere dahil olmalı, sütün tüketiciye ulaştırılmasında etkili ve sonuca odaklı organizasyonlar planlanmalıdır.
· Süt tüketiminin arttırılmasına yönelik politikalar geliştirilmeli, okul sütü projesinde yaşanan aksaklıklar düzeltilerek devam ettirilmeli, süt fiyatlarının toplumun her kesiminin kolaylıkla ulaşabileceği seviyelerde tutulması sağlanmalıdır.
· Bilimsel yöntemlerle üretilen pastörize ve uzun ömürlü sütlerde (UHT) besin değeri kaybı olmadığı gibi, mikrobiyal açıdan da güvenlidir. Bu yüzden, pastörize ve uzun ömürlü süt tüketimi özendirilmelidir.
· Diğer ürünlerde olduğu gibi süt ve süt ürünlerinde de coğrafi işaretli ve geleneksel ürün adı tescil edilmiş ürün sayısının artırılarak yerel üretim, sürdürülebilirlik ve izlenebilirlik sağlanmalıdır.
· Süt ve ürünlerindeki denetim artırılmalı, kayıt dışı üretime ve satışına izin verilmemelidir.
· Özellikle tek başına gıda mühendisini istihdam edemeyecek ölçekteki küçük gıda işletmelerinin, teknik ve hijyenik destek alabilmeleri amacıyla, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı’na önerilen "Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanı" sistemi yaşama geçirilmelidir.